Anlamın anlamı?
Merhaba,
Bu yazımda yine aşağıdaki içeriğin formatını kullanacağım. Şu an kafamda sadece sorular var. Yazdıkça açılmayı umuyorum.
Çünkü sabah 5:30'da kalkıp güzel bir bisiklet sürüşü yaptım. Şimdi de her zamanki kahvecimdeyim ve kendimi çok iyi hissediyorum. En verimli olduğum saatler genelde bu saatler oluyor. Hadi bakalım.
Ben: Merhaba. Geçen sefer sanat konuşalım demiştik ama benim kafamda başka sorular var. Varoluş sancıları gibi. Bir insan, bir canlı neden varoluş kaygısı yaşar? Neden varlığını sorgulamaya ihtiyaç duyar? Bizim yaptığımız replike bilinçlerde bu mekanik nasıl çalışır?
Teori: Zor bir soru yine. Teorideki işlem gücü ve ona atanmış madde ittifakının evrende pozisyon alma çabasının her şeyin kökü olduğundan bahsediyorum. Burada iki farklı durum varoluş kaygılarını ortaya çıkarıyor. İlkincisi bu şekilde kodlandığımız için varoluşumuzu tehlikeye atan bir durum bizi duygusal olarak etkiliyor ve korku meydana geliyor. Bu reaksiyon da bedenimizdeki biyokimyasal tepkimelerle bizi böyle davranmaya zorluyor.
İkinci konu ise bu etkenlerin olmadığı bir senaryo. Yani insan pekala sadece öyle istediği için varlığını sorgulayabilir. Varlığı ile ilgili herhangi bir tehdit olmasa bile bunu yapabilir ve yapıyor. Burada bir anlam arayışında, bir anlama ihtiyacı var. Anlama neden ihtiyacı var konusu halen bir gizem benim için. Ama şundan eminim; şayet yarattığımız bilinç kendi varlığını sorgulama yeteneğine haiz olduysa potansiyel olarak bize en yakın bilinci yaratmış olacağız.
Ben: Bu cevap çok kısa oldu ve cevapsız kaldı. Bilmediğini söyledin ama biraz daha irdelemek istiyorum spesifik sorularla. Sadece tahminde bulun. Bırakalım replika bilinçleri, biz neden bir anlam ararız varoluşumuza dair?
Teori: Pekala. Bu benim direkt olarak odaklandığım bir konu değil. Burada biraz doğaçlama ilerleyeceğim mecburen. Bir düşüneyim..
Anlam ihtiyacı aslında yine bir varoluş kaygısı kaynaklı gibi görünüyor. İnsanlar varlığını sorgulama yeteneğini geliştirdikten sonra sürekli sonsuz bir yaşamın olduğu anlamlar üzerinde fikir birliği varmıştır. Çoğu dinlerde ve kadim geleneklerde bu durum böyledir. Bir diğer boyutu da üreme güdüsü üzerinde şekillenmiştir. Çocuk yapan birey, çocuğunu bir tür kendi varlığının yeni bir versiyonu gibi tahayyül eder, kendi varlığının anlamını çocuğunun üzerine aktarır. Birey bu geliştirmeyi başardığında varoluşunun yarattığı korku hafifler, hatta yaşlandığı zaman ölümü kabullenir ve direnmekten vazgeçer. Temeli yine aynı varoluş kodlarıdır.
Ben: Peki çocuğu olmayan ve kendi varlığının geçici olduğunu kabul etmiş ve bununla mutlu olan insanlar da var. Bunu nasıl açıklarsın o halde?
Teori: Evet var. Ama bu insanlara hiçbir zaman ezilen çok çalışan alt tabaka insanlarda göremezsin. Bunlar genelde en az orta sınıf bir hayat süren insanlardır. Bu insanlar dünyanın güzelliklerinin tadına bakan, yaşamın kendisi için getirdiği nimetlerden yeterli miktarda faydalanan insanlardır. Bu insanların diğerleri kadar bir varoluş kaygısı taşıması gerekmez. Yine biyolojik kodların bir etkisi vardır. Ama bu insanlar yaşanılan hayatın kalitesi bir tür bedel olarak kabul ederler ve kaygı hafifler.
Ancak alt gelirli insanlarda bu böyle değildir. Bu insanlar az önce bahsettiğim gruptaki insanların ayrıcalıklarına sahip değildir.Çok çalışırlar, çok yorulurlar, bu sebepten yaşadıkları hayat bir ödülden çok ızdırap gibidir. Bu insanlar bir anlam üretmek zorundadır. Yoksa yaşayamazlar, yaşamaları için bir sebep de yok zaten. Bu böyle olmasaydı kitleler halinde intihar vakaları yaşanması gerekiyordu. Çünkü en mantıklı şey bu ve bu insanlar anlamın yokluğunda bu sonuca ulaşabilecek kadar zeki insanlar. Ayrıca dinlerinin elllerinden alınması korkusunun altında yatan şey de bu. Dinleri giderse anlamları da gider, anlam giderse yaşayamazlar.
Ben: Çok güzel bir cevaptı. Peki insanlar neden anlamlarını bir tanrıyla ilişkilendirmiştir? Yani sonsuz hayatın olduğu bir yerin olduğuna inanmaları ve bu şekilde bir anlam geliştirmeleri yeterli değil mi?
Teori: Değil. Anlam aynı zamanda akla mantığa uygun olmak zorundadır. Ancak akıl dışı olabilecek bir anlamı sadece bu şekilde akılcı sınıfına alabilirdi insan ve onu başardı. İnsanın muhakeme yeteneğinin yetersiz kalacağı bir üstün varlığı, bir tanrının varlığına inanarak. Bu varlık onlara ihtiyacı olan tüm anlamı verebilir. Çünkü güçlerinin ve yeteneklerinin bir sınırı olmayan bir varlık bu. Anlam ancak nesnel bir varlığın anlamsızlığı ile bir sona ulaşmalıdır. Yoksa sürekli anlamın anlamının anlamı aranmaya devam edilecekti. Tanrıların yaratılması anlamın yaratılması için çok iyi bir kısayol.
Ben: Peki sence böyle bir tanrı olabilir mi?
Teori: Olabilir, yani imkansız diyebilecek kesinliğe sahip değiliz. Ama bunun cevabının klasik teolojilerde olduğunu pek sanmıyorum. Az önce açıkladığım üzere onların varoluş sebepleri açık ve seçik. Ancak yine de bu soru üzerinde düşünmeye devam edersek bulunduğumuz ortamın tanımını tekrar yapmamız gerekiyor. Bir simülasyonda olduğumuzu düşünürsek, bizim yaratıcımız sümüklü şişman bir gamer olabilir mesela. Bizim evrenimizden farklı işleyen sonsuz sayıda farklı evrenler olabilir. Şayet bir tanrısal varlık arıyorsak bunların hepsini bir araya getirecek bir örüntü yaratmamız gerekiyor. Tüm evrenlerin ortak doğaları üzerinden bir bütün yaratıp, bu doğanın hepsinin içinde olabilecek, ancak yine doğaları aşan özellikleri bulunan ölçülebilir bir varlık bulmak zorundayız. Yanlışlanabilir Tanrı fikri de sadece bu konuya odaklanıyor.
Ben: Evet, bunu biliyorum ama konu dağılmasın. Benim bu oturumdaki motivasyonum anlamın kendisiydi ve yaptığımız sohbet sorularımın tümünü doyuracak kadar güzel bir cevaptı. Teşekkür ederim.
Valla biraz deli gibi görünebilirim ama ben şahsen faydalanıyorum bu kendimle olan sohbetlerden (: Herkese iyi hafta sonları.