Doğaüstü’nün yanlışlanması
Merhaba. Bu içerik aşağıdaki yazının içeriğinde bulunan yanlışlama deneyi üzerinde yoğunlaşacaktır. Bir doğaüstü varlık nasıl yanlışlanır, nasıl deneysel hale gelebilir, nasıl gelemez, bunlara cevap vermeye çalışacağım.
Evrensel determinizm ve yaşam ekonomisi gibi kavramların tanımlarını aşağıdaki yazının içeriğinde detaylıca yaptığım için, bu kavramlar üzerinde tekrar bir tanım yapmayacağım. Şayet henüz okumadıysanız, aşağıdaki içeriği okuyup öyle devam etmenizi öneriyorum.
Doğaüstü’nün tanımı
Bir doğaüstü varlık, hem doğanın dışında kalıp hem de doğaüstü olamaz. Bu varlık sahip olduğu özelliklerde hem doğayı içermeli, hem de doğayı aşmalıdır. Yani hem evrensel deterministik kurallarına, hem de yaşam ekonomisi kurallarına uymalı, ancak bu kurallara uymayan, bu kuralları aşan, aşkın bir tarafı olmalıdır. Bu ölçütler, bulduğumuz varlığın doğaüstü özelliklerinin kanıtlanması anlamına gelmektedir.
Doğaüstü sevginin yanlışlanması
Yukarıda belirttiğim tanım gereği, bu doğaüstü varlık kendi kendisini, yine kendisi yanlışlayabilir. Yukarıda verdiğim yazının içeriğinde, ulaştığım doğaüstü varlığa “sevgi” demiştim. Bu varlığın, tanım gereği, aynı anda hem doğayı içermesi hem de doğayı aşması gerektiği için, doğal sevgi ve aşkın sevgi olarak bir bütünün iki parçası gibi ele almıştım.
Doğal sevgi, sahip olduğu katı evrensel determinizm ve yaşam ekonomisiyle aşkın sevgiyi yanlışlamaktadır. Doğal sevginin hüküm sürdüğü nesnelerde aşkın sevginin bir hükmü yoktur.
Doğal sevginin yanlışlanması
Doğal sevgi, sahip olduğu deterministik ve ekonomik sebeplerden dolayı doğaya bağımlıdır. Doğal sevgiyi meydana getiren doğal birleşimler yok edilirse sevginin bu formu da yok olur. Doğal sevgi, ancak, bağımlı olduğu doğal bileşenler yok edildiği anda, yaşamaya devam etmesi durumunda yanlışlanabilir. Bu gözlem, hem doğal sevgiyi yanlışlar, hem de onu yükseltir.
Doğal sevginin bağımlılıklarını ortadan kaldırdığımız zaman; yani doğal sevgi sahibi olan bir özne, kendi üzerinde bulunan sevgiyi yaratan, sevgi nesnesiyle arasında hiçbir deterministik veya yaşam ekonomisi ilişkisi kalmadığı zaman doğal sevgi yaşayamaz ve ölür.
Ancak tam tersi bir ortam varsa, yani sevgi yaşamaya devam ediyorsa, sevgi öznesi, sevginin doğaüstü formuna geçiş yapmış demektir. Bu durum da, doğal sevginin yanlışlanmasıdır. Sadece, birisini tamamen karşılıksız sevmeyi başarabildiğiniz zaman ortaya çıkan bir deneyimdir. Sevginin bu formu, doğal sevgide bulunan ekonomik bağımlılıklara sahip olmadığı için, ekonomik kaygılar da barındırmaz.
Doğayla arasındaki tek bağlantı, doğanın sevgi nesnesini var etmiş olmasıdır. Ancak bu, bu sevgi formunun da doğaya bağımlı olduğu anlamına gelmez. Sevgi nesnesi doğanın dışına çıkması durumunda doğaüstü sevgi yine yaşamaya devam eder.
Anti-argümanlar
1- Sevgi soyut bir kavramdır, aslında yoktur. Dolayısıyla yanlışlabilir olması mümkün değildir.
- Somut tanımından kasıt, bir varlığı fiziksel varlığıyla değerlendirilmesi ise şayet, bu tanım hatalı olabilir. Sevgi ve korku gibi temel duygular, fiziksel bir bedeni olmayabilir. Ancak bu onları soyut yapmaz. Çünkü sevgi ve korku her yerde aynıdır. Bir şeyin soyut olabilmesi için sınırsız soyut versiyonu olabilme potansiyeli olmalıdır. Sevgi ve korku bu potansiyelleri barındırmaz. Sevgi ve korku, ifade şekilleri farklı olabilse de, herkesin aynı şekilde deneyimlediği duygulardır. Bu duygular icat edilmemiştir. Zaten vardırlar, bu sebeple soyut değil somut şeylerdir.
2- Yanlışlama deneysel olmalıdır, somut gözlem içermelidir ve sonuçları herkes için kabul edilebilir olmalıdır.
- Kesinlikle. Ancak, yanlışlama mekaniğine tuttuğumuz varlık, bir fiziksel bedene sahip olmadığı için, herkes için kabul edilebilir olan deneysel çıktılar, bu duygular sayısal hale getirililmediği durumlarda imkansızdır. Deney bu yüzden bağımsız gözlemciler tarafından işlenemez. Bu ancak deneyimle mümkündür. Doğaüstü sevgiyi deneyimleyen birisi, deneyin kendisini gözlemleyebilir ve deney hakkında yorum yapabilir.
3- Teori içinde bir tür tanrıdan bahsediliyor. Ancak tüm odak sadece varlığının kanıtlanması üzerine kurulu. Bu varlık doğaüstü olduğu için, doğayı da yaratabiliyor olmalıdır. Bu konulara, yani bu tanrıyı tanrı yapan yaratıcı güçlerine ve bunları nasıl kullandığına hiç değinilmemiş.
- Evet değinilmedi, çünkü bunlar farklı konular. Teorinin bu haliyle yaptığı şey, sadece tanrısal varlığın işaret edilmesidir. “Tanrısal” tanımı da, klasik teolojiden aşina olduğumuz, yaratıcı özellikleri bulunan bir yaratıcı tanrı anlamında değil, doğanın içerisinde bulunan bir doğaüstü bağlamıyla kullanılır. Bu konular, yani yaratıcı bir tanrının nasıl yarattığı meselesi, bilimsel veriler olmadan ortaya atılırsa, bilimsellikten uzaklaşır ve bunlar sadece klasik teoloji olabilir.