Şiddet Felsefesi 1 — Şiddet Sanatı
Merhaba,
Birkaç içerik çıkacağını düşündüğüm bir seriye başlıyorum. Bu seride şiddet olgusunu felsefi olarak ele alacak ve her içerikte farklı bir odak üzerinde yoğunlaşacağım. Bu içeriğin konusu şiddet ve sanat ilişkisi.
Şiddet üzerindeki fikirlerimin esin kaynağı, Michel Foucault’un iktidar ve şiddet kavramlarını doğanın tümüne yayan fikirleridir. Ancak bu seride Foucault ve felsefesinden bahsetmeyeceğim, herkesin anlayabileceği referans bağımsız bir içerik olacak. Ama bu paragrafı da kendisine ayırmasam ayıp olurdu.
Öncelikle bir tür şiddet sevicisi olduğumun düşünülmesi istemiyorum. Şiddeti öfke üzerinde incelediğim bu yazımda öfke ve öfkenin çıktısı olan enerjiyi(yani şiddeti) bir bilgi işleme hatası olarak ele alıyorum. Geliştirdiğim başka bir fikir olan Modern Anarşizm için de şiddetin yerini bu yazımda net olarak anlatıyorum. Ancak tüm bunlara rağmen şiddet felsefi olarak tü kaka yapılacak bir konu değil, çünkü doğanın ayrılmaz bir parçası.
Şiddet Sanatı
Şiddet gerçek hayata ve sanata pek çok farklı şekillerde yansımıştır. Sanat ve gerçeklik konu şiddet olunca bir elmanın iki yarısı gibidirler ve birbirlerini beslerler. Bu yüzden orta çağlarda çeşit çeşit işkence türleri geliştirmiştir insanlar. Din kitaplarında çeşitli işkence türleri anlatılır gibi gibi.
Hem sanatta hem de gerçeklikte şiddet yasak aşk gibidir. İnsanlar bir o kadar onu arzular, ama bir o kadar da bu bilinsin istenmez. Bu yüzden ya bu iş kötü adamlara yaptırılır veya şiddet için bir sebep yaratılır(intikam). İnsanların şiddete olan tavrı böyledir. Çünkü şiddet ilkeldir sanatı da gelişmediği için estetik ile çatışır. İşte benim bu yazıdaki odağım bunu kırmak olacak. Öyle bir şiddet olsun ki, hem şiddetin şiddeti olsun hem de kavram herkesin sahiplenebileceği bir kıvama gelsin.
Şiddet Sanatı Ortamı
Bunun için bir örnek üzerinden gideceğim. Çünkü böyle anlatmak da daha basit insanların anlaması da. Konu felsefe olunca kolay değil yeni bir şeyi örnekler üzerinden gitmeden aktarmak.
Bu vereceğim örnek yanılmıyorsam FBI’ın üst düzey sorgulamalarda kullandığı bir yöntem. Ben bunu biraz daha genişleteceğim. FBI genelde cinayet suçlularına suçlarını itiraf ettirmek için sorgu sırasında katili sürekli kurbanın verilerine maruz bırakır. Bu resim olur, ses olur, bir eşya olur veya başka bir şey.. Uzun sorgulama saatlerinin ardından katilin direnci kırılır ve suçunu itiraf eder.
Bu tekniğin felsefi olarak teknik açıklaması da şudur. Ne olursa olsun her insan vicdan sahibidir. Mesele onu açığa çıkarmaktır. FBI’ın da burada yaptığı şey bu. Sanatsal bir işkenceyle suçun itiraf ettirilmesi.. Ama sanat daha da gelişebilir.. FBI’ın uyguladığı bu sanat genişletilerek cezanın tümüne uygulanabilir..
Şimdi yukarıda bahsettiğim yöntemi açıklayacak ardından sonuçlarını yorumlayacağım.
Masum birisini öldürmüş olan bir katili düşünün. Ceza olarak verilen hapis aslında katil’in öldürdüğü kişiyle ilgili olan fikirlerini veya cinayete giden süreçteki tavrını pek etkilemeyecek. Hapis cezasıyla birlikte kurban ile arasındaki bağ zaten kopuyor. Yani hem caydırıcı etkisi dışında katil üzerinde bir etkisi yok, hem de suçun gerçek cezasını mı çekiyor emin değiliz. 10 sene, 20 sene 30 sene, veya idam, yani neyle ölçtünüz bunları?
Ancak küçük dokunuşlarla bu durum tersine çevrilebilir; Hapiste kendisine kötü davranılmayacak, sağlığı da yerinde olacak. Ancak sosyal olmasının önüne geçilecek, tek başına olacak. Gardiyanların dahi konuşmasına izin verilmeyecek. Yattığı odanın tüm duvarlarında öldürdüğü kurbanın resimleri yansıtılacak, çektiği videolar oynayacak.
Bir süre sonra sonra tıpkı FBI sorgusunda olduğu gibi katilin vicdanı gömüldüğü yerden çıkacaktır ve kendisine acı vermeye başlayacaktır. Ancak bu raddeden sonra bunu uzun süre devam ettirmek de barbarlığa girer. Amacımız da bu değil, şiddetin sanat hali ve barbarlık aynı yerde olamaz..
Bu raddeden sonra teknik ve yasal prosedürlerle birlikte mahkumun kendisini öldürmesine izin vermek gereklidir.
Şimdi ne oldu? Kanun yasa adı altında ceza vereceğiz derken barbarlık yapmak zorunda kalmadık, katile ceza verelim derken kendimiz katile benzemedik. Katile hiçbir şey yapmadık, sadece içindeki vicdanın ortaya çıkmasını sağladık. Katilin vicdanı ile olan savaşı kazanabilmesi için de kendisini öldürmesi gerekiyordu ve bunun için ona yardım ettik. Katil yaşarken bir katil olabilirdi, ama ölürken kesinlikle bu değildi. Ölürken arınmış bir insan olarak öldü. Gerçek manasıyla suçun diyeti ödendi. Bunların hepsi de şiddetin sanat formu sayesinde oldu.
Şimdi tekrar bir değerlendirin istiyorum. Başka hangi şiddet böyle bir şiddetin önüne geçebilir? Böyle bir şiddeti diğerleri gibi itmek isteyebilir misiniz gerçekten?