Şeytanın sebebi

Serdar Kuş
4 min readJul 15, 2023

--

Merhaba,

Bu yazım aşağıdaki yazımın devamı niteliğinde olacak. Yine Tanrı ve Şeytan arasındaki kavgayı yorumlamaya devam edeceğim. Yine ilk yazıyı yazarken kullandığım ön kabulleri yine aynı ciddiyetle ele alacağım ve bu kısımları analitik bir bakış açısıyla yorumlayacağım. Bu kez inceleyeceğim kısım Şaytan’ın varlık sebebi olacak. Aşağıdaki yazıyı okumadıysanız şayet, okuyup öyle devam etmenizi öneririm.

Şeytan neden üstündür ve aynı zamanda neden değildir?

Şeytanın üstünlük iddiaları pek çok dinde anlatıldığı şekilde Tanrının kendisini yaratırken kullandığı malzemenin niteliğinden kaynaklanır. Şeytan ateş ve enerjiden yaratılmıştır, dolayısıyla çamurdan yaratılan bir varlığa karşı üstün olmak durumundadır. Bu Şeytan için oldukça basit bir denklemdir ve tartışmaya da kapalıdır. Tanrının insanları kendisinden üstün tutması da adaletsizliktir ve isyan sebebidir.

Şeytan kendisine göre haklı olabilir. Ancak atladığı önemli bir detay var. Tanrının varlığı bilgisi bir melek olduğu için kendisine doğuştan verili olarak gelmiştir. Bu bilgi insana doğuştan gelmez. İnsanın üstün yapan şey ise, kendisine verili olarak gelmeyen bu bilgiye(yani tanrıya) kendisinin erişebilmesi potansiyelidir. Tanrının insanı şeytandan daha üstün bir varlık olarak ele almasının yegane mantıklı özelliği bu olabilir.

Ama şeytan buna ikna olmaz. Ancak yine de tedbiri elden bırakmaz ve ilk yazımda belirttiğim üzere tüm stratejisini insanın bu potansiyelini manipüle etmek için kullanır. İnsanın şayet gerçekten böyle bir potansiyeli varsa, ve kendisi bu potansiyeli yönlendirip manipüle edebilirse, insanlar tanrıyı aramak isterken aslında kendisini takip ederse kaybetme riski de ortadan kalkacaktır. Oldukça mantıklı.

Üstünlüğün doğrulanması

Yukarıdaki paragraflarda ve bir önceki yazımda genel olarak Tanrı ve Şeytan arasındaki kavgayı ve bu kavganın sebeplerine değindim. Şimdi bu kavganın zorunluluğuna değinmek istiyorum.

İnsanın gerçekten üstün olabilmesi için Şeytan ve Tanrı arasındaki savaşın yaşanmış olması gerekiyordu. Aslında Tanrı için kimin kazandığının o kadar da bir önemi yok, aşağılarda da değiniyorum.

Bu kavganın varlık sebebi, bir önceki yazımda verdiğim kurban kesme hikayesi gibi önemli bir yük testi. Yine bir önceki yazımda verdiğim robotlar analojisi üzerinden gideceğim, yani bahsettiğim 1. ve 2. sınıf robotlar örneği üzerinden.

Robotlar örneğini kısaca hatırlayalım: İnsana benzeyen robotlar yaptık diyelim. Ancak bunlar tamamiyle biz nasıl programlamış isek öyle çalışıyor. Bulaşık yıkamak için böyle bir robot yaptığımızı düşünelim. İşi sadece bulaşık yıkamak, başka hiçbir iş yapmıyor.

Şimdi bir robot daha yapalım. Bundan yapacağı işi kendisinin bulmasını istiyoruz. Ancak bunun için herhangi bir yönerge bir kod yazmadık. Bu robotun bu yeteneği kazanabilmesi için ilk yapması gereken şey, bizim komutlarımızın dışına çıkabilmesi yeteneğidir(kurban kesme testi). Ama bu da yetmez, robot hala düzgün çalışmalı bozulmamalıdır. Bizim komutlarımızın dışına çıkma sebebi bir arıza olmamalıdır, özerkliği sebebiyle olmalıdır. Bunu yaptık ve başardık diyelim. Bu robot bulaşık yıkıyor, yerleri süpürüyor, ara sıra da dışarı çıkıp hava alıyor kafasına göre.

Şimdi iki robot arasında bir kıyas yapacak olursak, hangisi diğerinden dramatik olarak üstündür sizce?

Bu örneklerde bahsettiğimiz kafasına göre takılan üst sınıf robotu biraz daha geliştirelim. Bu kez bizim varlığımızın bilgisi robotta olmasın. Yani kendisini tamamladığımızda ıssız bir yere bırakıp kendisini uzaklaşalım oradan. Uyandıktan sonra da analiz yeteneği ve aklı sayesinde bizi bulmasını, kendisini yaratanı bulmasını istiyoruz.

Bu robottan daha önce yarattığımız başka bir robot da bu olasılığa karşı çıksın, yaptığımızın saçma olduğunu olduğunu böyle bir şeyin imkansız olduğunu söylesin. Aramızda tartışma çıksın ve birbirimize meydan okuyalım ve asi robotumuza bu yeni robota güvendiğimizi ve elinden geleni yapabileceğini söyleyelim. Robotumuz harekete geçsin.

Asi robotumuzun düşüneceği ilk şey bizim başarı hedefimizin manipülasyonu olacaktır ve yarattığımız robot bizi ararken aslında asi robotumuzu takip etmeye başlayacaktır. Tıpkı şimdilerde olduğu gibi.

Ama robotların yaratıcısı olan biz için aslında kimin kazanacağının bir önemi yoktur. Çünkü bu vaka hem asi robotumuz için, hem yeni yarattığımız ve büyük umutlar beslediğimiz robot için, hem de kendimiz için bir challenge’dır. Kim kazanırsa kazansın galip yine yaratıcı, yani biz olacağız. Asi robotumuz kazanırsa kendisinin üstünlüğü doğrulanmış olacak, ıssız yerde uyanan robotumuz kazanırsa bu robotumuz. Asi robotumuza yenilirsek de sorun değil, aslında kendimize yenilmiş olacağız. Ama yeni robotumuz kazanırsa gerçekten kendimizi aşmış olabileceğiz.

Bu mekanik Tanrı için de böyle olmak durumundadır. Tanrı insan kazanırsa kendisini aşabilecektir, ama kaybederse yine sorun değildir. Yine yaratır. Tıpkı yukarıda bahsettiğimiz robot senaryosunda asi robotumuzun kazanması bize zarar veremeyeceği, hatta sürecin bir parçası olacağı gibi, insanın kaybetmesi de Tanrı için aynı işlevlere sahiptir

Ayrıca Tanrı, her kendisini aşma teşebbüsünde de yine bu döngü tekrarlanmak zorundadır, yani yarattığı en üstün varlığa karşı mücadele etmek durumundadır, çünkü tanrının kendisini aşabilmesinin başka bir yolu yoktur. Bir tanrı ancak kendisini bu şekilde aşabilir, bunun için de sadece kendisiyle rekabete girebilir, çünkü rakibi olabilecek tek kişi yine kendisidir. Dinlerde bahsedildiği gibi ezeli ve ebedi bir Tanrı varsa, varoluş sebebi ancak bu şekilde olabilir.

--

--

Serdar Kuş
Serdar Kuş

Written by Serdar Kuş

Herkes herkesten sorumludur. Olmalıdır!

No responses yet