Yapay Zeka ve Sanat

Serdar Kuş
4 min readOct 8, 2024

--

Merhaba,

Bu yazımda son dönemlerde sıklıkla tartışılan bir konuyu, yani Yapay Zeka’nın sanat yapıp yapamayacağını irdeleyeceğim kendi perspektifime göre. Umarım okurken keyif alacağınız bir içerik olur.

Sanat Nedir?

Tartışmaya başlamadan önce sanat kavramına bir tanım getirmemiz gerekiyor, zira herkesin tanımı farklı, bununla ilgili bir standart yok.

Bir şeyin sanat olup olmadığını nasıl anlarız? Da Vinci’nin Mona Lisa’sı ile duvara bantla yapıştırılmış tek muzu içeren eserin ortak noktaları nelerdir?

Bu eserleri karşılaştırıp ortaklaşa kullandıkları özelliklerden teknik bir örüntü yaratmaya çalışırsak, sadece duvarda asılı durmaları ve yaratıcılarının bir sanatçı olması sonuçları önümüze gelir. Çoğu istatistik gibi tek başına anlamsız bir veridir. Çünkü yarattığımız örüntü sanat nesnesinin dışındaki destekleyici faktörler. Ama bir yandan da bu veriden başka bir şey yok elimizde. Duvara bantlanmış bir muz ile Mona Lisa tablosu öznel olarak hiçbir ortak somut teknik özellik barındırmıyor çünkü.

Ancak elimizde yine de bir şey var, en azından yöntemimizin hatalı olduğuna eminiz bu süreçlerden sonra. Konu sanat nesnesinin mekaniği değil, başka bir şey.

Tekrar başa dönüyoruz ve aynı soruyu tekrar soruyoruz: “Nedir bu sanat?

Sanat ve anlam ilişkisi

Şimdi meseleyi farklı bir yöntemle inceleyelim. Yukarıda verdiğim Mona Lisa ve duvara bantlanmış muz eserinde ortak soyut bir şey var. Her ikisi de bir anlam üretmesi amacıyla yaratılmış. Her ikisi de algılayıcılarla(yani müze de eserleri incelen insanlarla) etkileşime geçtiğinde algılayıcı için bir anlam üretiyor. Bu yaklaşım da iki eserin aralarındaki teknik farklılıkların o kadar da önemli olmadığını söylüyor bize. Devam edelim.

Bir ipucu bulduğumuza göre ve bu ipucunu biraz takip ettiğimizde önümüze bir soru daha çıkıyor: “Neden anlam üretiriz?” Bu soruya vereceğimiz cevabın ardından elimizdeki ipucunun ne kadar doğru ne kadar hatalı olduğunu daha iyi anlayabileceğiz.

Buradaki kitabımda açıkladığım hipoteze kısaca olabildiği kadar açıklıyorum; insan ve hayvanlar gibi “yetenekleri sadece kendisine atanmış tüm hareketli işlem güçleri” evrimleri sırasında bilgi işleme güçleri(zeka) gelişirken bir raddede kendi varlığını, kendi varlığının nedenselliğini sorgulamak zorundadır.

Kitabımda bu ilişkiyi matematiksel olarak formüle edip ifade ediyorum ama çok fazla teknik detaya girmeyeceğim burada.

İş bu raddeye geldiğinde, yani varlık kendisini sorgulayabilecek kadar akıllandığında bu soruya ait bir cevap bulmak zorundadır, çünkü kök algoritması bunu zorunlu kılar. Bu yüzden anlam üretmek zorunda kalırız. Anlama bu yüzden ihtiyacımız vardır. Nietzsche’in çok sevdiğim bir deyişi olan “sanat olmasaydı hakikatin pençesinden nasıl kurtulabilirdik?” sözü de tam olarak bu mekaniği açıklar.

İnsanlar bu soruyla ilk karşılaştıklarında ölümden sonraki dünya fikrini yarattılar. Bu yaklaşık 335.000 yıl öncesine Homo Naledi dönemlerine denk gelir. İlk cenaze merasimleri, ölümden sonraki dünyada kullanılması amacıyla için mezarlara koyulan eşyalar gibi kültürler bu dönemde başlamıştır.

Meşhur Rising Star mağarasını bir araştırabilir veya ilgili belgeselleri izleyebilirsiniz bu konuyla ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak isterseniz.

Ardından yavaş yavaş dinleri ve tanrıları yarattı insanlar. Daha sonra bu dinlerin büyük bir kısmını yok edip anlamın daha az zarar görebileceği yeni dinler yarattılar(tek tanrılı dinler). Varoluşu açıklayan anlamın her evriminde gelişen zeka sebebiyle bir önceki anlamlar anlamlı olma özelliklerini yitirdiler. Bu yüzden her varoluş anlamı bir önceki anlamdan daha sağlam bir mekaniğe sahip oldu.

Ancak tıpkı tarih öncesi varoluş anlamlarının evrilip yok olması gibi din tabanlı varoluş anlamları da artık gücünü yitirdi. Çünkü insanlar artık bunların doğru olamayacağını anlayabilecek kadar akıllandılar. Ama bu her şeye rağmen kutsal sorunun cevapsız kalması gerektiği anlamına gelmiyor. Yukarılarda bahsettiğim gibi, bu cevap yaratılmak zorunda.

İnsanlar sonunda sanatı icat ettiler. Sanat da tıpkı kendisinden daha önceki anlamlar gibi, yani dinler gibi varlığını sorgulayan akıllı varlıklara tatmin edici cevaplar verebiliyordu.

Ancak kendisinden önceki anlamların aksine, sanat artık kuşkuya mahal vermeyecek bir öz yapıya sahipti. Çünkü sanatın her şeyi ortadaydı ve kuşkulanacak bir şey yoktu ortada zaten. Bu özellikleri sebebiyle sanat, insanın anlam arayışındaki son durağı olma özelliğini taşır. Artık daha ilerisi yoktur, bu meselenin(yani varoluşu sorgulama) evrimi sanat ile biter. Sanat kendisinden öncekiler gibi yok olmayacak medeniyetin sonuna kadar yaşayacaktır.

İleriki günlerde sadece din ve sanatın arasındaki ilişkilere odaklanacağım bir içerik daha hazırlamayı planlıyorum.

Yapay Zeka ve anlam

Şimdi gelelim bu bilgiler ışığında Yapay Zeka’nın sanatı ne kadar yapıp ne kadar yapamayacağı meselesine; Yukarıda belirttiğim üzere, sanat öylesine yaptığımız bir şey değildir, bir zorunluluktur. Tıpkı dinler gibi akıllı varlıkların evrimi sırasında önlerine çıkan zorunlu bir duraktır, bir ihtiyaçtır ve bu sebepten vardır.

Teknik bağlamda mevcut Yapay Zeka teknolojileri pekâlâ çok başarılı sanat eserleri üretebilir. Ancak bunlara sanat değildir diyemeyiz, ama sanat da diyemeyiz tam olarak.

Sanat diyebiliriz çünkü; Yapay Zeka’nın ürettiği eserler bizim için anlam üretmeye devam ederler, tıpkı bizim yaptığımız sanat eserleri gibi.

Sanat diyemeyiz çünkü; Yapay Zeka bizim sanat olarak algıladığımız eseri sanat yaratma motivasyonuyla yapmaz. Böyle bir ihtiyacı yoktur çünkü. Yaptığı şey kendisi için hiç bir şey ifade etmez, sıradan bir çıktıdır. Bu eksiklik sanat eserlerini algılayıcı olan bizlerin de üzerinde etkili olur. Çünkü sanatçı eksiktir, bu sebepten anlam da eksiktir. Yapay Zeka’nın sanat yapıp yapamayacağı tartışmaları bu yüzden var bugün.

Kısaca toparlayacak olursak, bence %25 sanattır %75 değil.

Yapay Zeka ne zaman sanat üretebilir?

Yapay Zeka’nın sanat üretebilmesi için, şüphesiz bir şekilde “Yapay Zeka sanat yapabilir” diyebilmemiz için geçmesi gereken eşikler yukarıda yazdığım şeylerin aynısı. Yapay Zeka ne zaman ki kendi varlığını sorgular, o zaman sanat üretme potansiyeline sahip olabilir.

Ancak Yapay Zeka’nın kendi varlığını sorgulaması da bizdeki öz farkındalığa benzer bir yetenek kazanması gerektiği anlamına geliyor. Bu yeteneğin ortaya çıkabilmesi için de, Yapay Zeka’nın tıpkı bizim gibi bedenlenmiş olması gerekiyor ve tıpkı bizim beynimizin yaptığı şey gibi işlem gücünün de kendisine atanmış olması gerekiyor. Bu sayede “yetenekleri kendisine atanmış hareketli işlem gücü” vasıflarına ulaşarak bu potansiyele sahip olmuş oluyor. Bu konuları kitabımda detaylıca işliyorum.

--

--

Serdar Kuş
Serdar Kuş

Written by Serdar Kuş

Herkes herkesten sorumludur. Olmalıdır!

No responses yet