Teknolojik kıyamet

Serdar Kuş
4 min readJun 12, 2022

--

Merhaba, bu yazımda pek bilinmeyen ancak kesinliği neredeyse 2X2 seviyesinde olan bir olasılıktan bahsedeceğim. Bir yok oluş olasılığından, bir teknoloji kıyametinden.

Teorime gerekçeler üretirken tarihten ve bilimsel teorilerden faydalanacağım. Bilimsel teorileri tarihin akış frekansına göre doğrulamaya çalışacağım. Çünkü sadece tarihe bakarak bu konuyla ilgili net varsayımlarda bulunabileceğimizi düşünüyorum.

Teorimin en önemli bilimsel dayanağı olan fermi paradoksundan bahsetmek istiyorum. Bu konu hakkında biraz bilgi verip daha sonra teorinin iddiasını tarihle sentezleyeceğiz. Fermi paradoksu italyan fizikçi Enrico Fermi tarafından ortaya çıkarılan bir teori. Çıkış noktası ise “neden uzayda kimseyi bulamıyoruz?” sorusu. Enrico Fermi’nin düşüncesine göre uzayda kimseyi bulamıyor olmamızın sebeplerinden birisi de gerçekten kimsenin olmaması. Bunun sebebi olarak da teknolojinin bir seviyeden sonra sahibi olduğu medeniyeti yok etmesi olarak öne sürmüş Enrico Fermi.

Bu özünde sadece bir tahmin. Ancak elimizde upuzun bir tarih verisi var ve şimdi tarihe bakarak Enrico Fermi’nin iddiası ne kadar doğru ne kadar yanlış olabilir bunu irdeleyelim.

Tekerleğin icadından günümüze kadar pek çok teknolojik ivme yaşanmıştır. Ancak son 100 yılda yakaladığımız ivme muhtemelen daha önceki tüm tarihin yakaladığı ivmeleri bakkala yollayacak kadar hızlı gerçekleşmiştir.

Burada bu ivmelerle birlikte gelişen, herkesin gözünden kaçan önemli şeyden bahsedeceğim. Teknolojinin ivmelenmesine doğru orantıda olacak şekilde küresel olarak insanların birbirlerini etkileme kuvveti o kadar artmıştır. Tekerleğin icadıyla insanlar birbirlerini etkilemeye başlamıştır. Buharlı makinelerin icadından sonra bu etki katsayısı daha da artmıştır. Elektriğin icadıyla, cep telefonunun, bilgisayarların icadıyla tekrar katlanarak artmıştır. Günümüzde bu etkileşim öyle bir seviyeye ulaşmıştır ki, Çin’de yarasa yediği için virüs kapan birisi sebebiyle tüm dünya bir pandemiyle yüz yüze gelmiştir. Ukrayna’da yaşanan bir savaş tüm dünyayı kıtlık tehlikesine sokabilecek hale gelmiştir. Suriye’de yaşanan bir savaş mülteci akınlarıyla birlikte tüm dünya için bir güvenlik problemi haline gelmiştir. Bu etkileşim çok daha fazla yükselecek. Her teknoloji ivmesiyle daha fazla iç içe geçeceğiz.

Problem tam olarak burada başlıyor. Çünkü artık Çin’de fakirlikten yarasa yiyen bir insanın problemi sadece Çin’in problemi değildir, tüm dünyanın problemidir. Tüm dünyanın problemi olduğu için tüm dünya Çin’de yarasa yiyen insanı denetlemek ve doğru yiyeceği vermekle yükümlüdür. Teknolojinin yarattığı küresel etkileşim öyle güçlenmiştir ki artık herkes herkesten sorumlu olmak zorundadır.

Ancak gelişmeler tam tersi yönde ilerliyor. Ülkeler durmaksızın nükleer silahlar üretiyor, doğayı kirletiyor ve dönülmez eşiğe çok yakın olduğumuz halde doludizgin küresel ısınmaya sebep olan faaliyetlerine devam ediyor. Devletler bir başka devletin içişlerine karışamıyor, ancak içişlerine karışamadığı devletin içinde olan bir şey tüm dünyanın başına bela olabiliyor.

Dolayısıyla teknolojik ivmelenmenin yarattığı etkileşime doğru orantıda devletler de iç içe geçmek zorunda, teknolojinin yarattığı etkileşime ancak bu şekilde uyum sağlayabiliriz. Ama bu ibre oldukça yavaş ilerliyor. NATO AB gibi bahsettiğim modeli az buçuk destekleyen pozitif yönlü gelişmeler olsa da hızımız çok yavaş, yeterli değil. Bu yüzden yine virüs salgınları olacak, yine küresel ısınma kaynaklı felaketler olacak. Bunlar kıtlığa sebep olacak ve Rusya Ukrayna örneği gibi devletler birbirine saldıracak. Sonra aynı döngü çok daha şiddetli olarak tekrar edecek. Ta ki Fermi paradoksunda iddia edildiği gibi medeniyet yok olana dek.

Peki çözüm nedir derseniz; Tüm dünyanın küresel olarak ABD benzeri tek bir devlet olarak birleşmesi gerekiyor. Ancak bu seviyede gelirler eşit dağıtılabilir, dünyanın herhangi bir yerindeki probleme tüm dünya odaklanarak ortak tedbirler alabilir. Ancak bu seviyede küresel problemler devletlerin kendi aralarında yaptığı saçma ve ölümcül yarışların önüne geçebilir. Sadece bu gelişme de kendi başına yeterli değil, ekonomi ve hukuk alanında köklü devrimler gerekiyor.

Ancak harıl harıl kendi kıyametimizi inşaa etmeye devam ediyoruz ve sonunda hakkımız olan büyük yok oluş meyvesini alacağız gibi duruyor. Çünkü yeterince evrilemedik, teknolojinin yüklediği sorumlulukların farkında olamayacak kadar ilkeliz. Klasik devletçilik modellerinin ve devletlerin en büyük küresel tehdit olduğunu fark edemeyecek kadar ilkeliz.

Tüm bunlara rağmen; vaka ümitsiz gibi görünse de bir çıkış yolumuz olabilir, çünkü evrim devam ediyor. Aşağıda birkaç yıllık çalışmalarımın ürünü olan ve bu kıyameti nasıl atlatabileceğimizi özetleyen bir yazım var. Burada yazdıklarımın detaylı açıklamaları da mevcut.

Burada da, yukarıda anlattıklarımın sinematik hali diyebileceğim deneysel bir kısa filmim var. Oyunculardan birisi de sizsiniz.

Bu yazdıklarımı ne kadar işe yarayacağından emin değilim, bahsettiğim gibi evrim.. Ama sızlanmadan en küçük umuda sarılarak elden ne geliyorsa yapmak lazım. Benim de yaptığım şey bu. Farklı şartlarda daha farklı şeyler yapabilirdim ama şu an elden gelen tek şey bu. Belki kafanızda yeni bir düşünce oluşturabilirim, bu belki bir tür kelebek etkisi oluşturabilir. Kim bilir?

Durumumuz ümitsiz görünebilir. Ancak her şeye rağmen sizleri de elinizden gelen şey neyse yapmaya davet ediyorum. Gidin bir öğrenciye burs verin, bir çevre gösterisine katılın, bir Tweet atın, ne olursa. Her yeni eylem sayısız yeni olasılıklar doğurur, kendinizi eylemlerinizi küçümsemeyin. Gezegen hepimizin gezegeni ve bu olup bitenlerden hepimiz sorumluyuz, öyle olmalıyız. Ayrıca insan olmak biraz da böyle bir şey. Şimdiye kadar çeşitli sınavlardan geçtik ve kendimizi değiştirdik. Bunu tekrar başarabiliriz.

--

--

Serdar Kuş
Serdar Kuş

Written by Serdar Kuş

Herkes herkesten sorumludur. Olmalıdır!

No responses yet