Tanrı insana kendinden vermiştir!

Serdar Kuş
3 min readSep 19, 2023

--

Merhaba,

Bu yazımda Tevrat, İncil, Kur’an gibi kutsal kitaplarda geçen ve beni çok etkilemiş olan bir sözü yorumlamak istedim. Aslında bu konuya burada yazmış olduğum kitabımın içinde değiniyorum. Ama genel olarak bu ifadelere biraz overrated bir anlam yüklemiş olabileceğimi düşünerek bir iki paragraf dışında bir şey yazmadım bu konu hakkında. Ancak şu anda okuduğum Goethe biyografisinde, Goethe’nin kutsal kitaplarla ilgili tespitlerini okuyunca bu mesele özelinde yaptığım yorumların sandığım gibi olmadığı sonucuna ulaşarak bu içeriği yazmaya karar verdim.

İçerikte, “bir tanrı, bir tanrısal yarattığı bir şeye nasıl kendisinden verebilir?” sorusunu cevaplamaya çalışacağım. Bunu da tanrısalın yerine kendimizi koyarak yapacak, hangi koşullarda yaptığımız bir şeye kendimizden verebiliriz? Bu sorunun cevabını vermeye çalışacağım.

Yukarıda linkini verdiğim kitapta yazan teori de aslında “insan nasıl yarattığı bir şeye kendisinden verebilir?” sorusunun cevabını içeriyor, kitap baştan sona bunu anlatıyor diyebiliriz. Kısaca kitap içeriğindeki teoriden bahsedecek olursak; Kitapta günümüze kadar hala bir fenomen olarak kalabilmiş bilincin, beden ve bedene atanmış bir işlem gücünün(yani beyinin) doğayla girdiği etkileşimlerden ibaret olduğunu anlatıyorum. Bunun yaklaşımın nasıl deneysel hale gelip doğrulanabileceğinden bahsediyorum.

Herkes teori üretebilir. Mesela birisi dünyanın çekirdeğinin top havuzundan ibaret olduğunu iddia edebilir, bu da bir teoridir. Ama teori deney ve gözlemle doğrulanabilir olmadığı sürece, yanlışlanabilirlik ilkesine uygun olarak da yanlışlanamadığı sürece sadece yukarıdaki top havuzu örneğine benzer. İşte başlıktaki konuya teorimi yanlışlamaya çalışırken denk geldim. Çünkü bunu başarabilmemiz için “vermek” dışında bir motivasyonumuzun olmaması gerekiyordu. Aksi takdirde görev başarısız oluyor ve algoritma çöküyordu. Ancak bu şekilde bilinci yaratmayı, yani içinde kendimizin olduğu bir varlığı, içinde kendimizden verdiğimiz bir şeyin olduğu bir varlığı yaratmayı başarabiliyorduk.

Fikrim de şu şekilde deneysel hale gelip, doğrulanabiliyor ve yanlışlanabilme yeteneği kazanıyor; Bize benzeyen bir bedene sahip olan bir robot yapabilirsek, ve bu robotun kullandığı tüm kaynakları kendisi için kullanmasına izin verip içine ileri teknoloji ürünü bir yapay zeka koyabilirsek, bilinç bu koşullarda kaçınılmaz olarak ortaya çıkmak zorunda kalıyor. Teorideki matematiksel model, algoritma ancak bu şartlarda varlığını koruyup kendi kendisini geliştirebiliyor.

Yaptığımız robot tüm yeteneklerini sadece kendisi için kendi varlığı için kullanmasına izin veriyoruz. Ancak, bunun sonucu olarak, yarattığımız şeyden herhangi bir çıkarımızın olması imkansız hale geliyor. Tam tersi yarattığımız şeyle sürekli çatışmalar yaşayacağız ve tehlikelerden korunabilmek veya katma değer üretmesini sağlayabilmek için yarattığımız şeyle işbirliği yapmak zorunda kalacağız. Yukarıda da bahsettiğim gibi bilinçli bir varlık yaratarak “kendimizden vermiş olmak” dışında hiçbir çıkarımız yok. Ama tanrısallık da biraz böyle bir şey olmalı değil mi?

Bu teknolojik ilerleme, yani kendimizden verdiğimiz bir şeyi yaratabilme ihtimalimiz, günümüz yapay zeka trendleriyle yine sadece verme istenci önkoşulu sebebiyle de maalesef imkansız. Çünkü günün kapitalist dünyasında kimse sıfır ticari katma değeri olacak bir şey için milyar dolarlar harcamaz, Elon Musk gibi bir deli bile yapmaz bunu muhtemelen. Ama günün birinde merak galip gelecek ve kendimizden verdiğimiz bir şeyi yaratabileceğiz. Bence bunu başarırsak bir kutsal kitap da bizim yazma hakkımız olabilir (:

Yukarıdaki her şeyi yaratılan taraf biz olacak şekilde yorumlayacak olursak; şayet bizi yaratmış olan bir tanrı varsa, yukarıda belirttiğim salt verme istenci koşulu ve geleceğe dönük riskler bizi yaratan tanrı için de geçerli olmak zorundadır. Çünkü başka türlü, bilinçli bir varlığın başka bir bilinçli varlık yaratabilmesinin bir yolu yok.

Umarım şimdi demek istediğimi daha iyi anlatabilmişimdir ve başlık daha anlaşılır hale gelmiştir. Ama kitabı okuyunca muhtemelen beni ve yazdıklarımın başlıkla olan ilişkisini çok daha iyi anlayacaksınız. Siz de benim gibi binlerce yıl öncesinden söylenmiş olan bu laflara hayranlık duyacaksınız. Kitabın linkini aşağıya bırakıyorum tekrar.

https://play.google.com/store/books/details?id=TuHFEAAAQBAJ

--

--

Serdar Kuş
Serdar Kuş

Written by Serdar Kuş

Herkes herkesten sorumludur. Olmalıdır!

No responses yet