Spiritüalizm motivasyonu
Merhaba,
Bu yazımda, Spiritüel akımlar ve bu akımlara yatkın insanların motivasyonlarını farklı bir perspektif üzerinden yorumlayacağım. Spirütializm’in faydaları ve tehlikelerinden bahsedeceğim.
Birebir tanıdığım en az 5 kişi vardır bu bahsettiğim kategorilere sahip akımların içerisinde bulunan ve bir dönem merak edip araştırmıştım bu dünyayı. Ayrıca ülkenin meşhur kuantumcu ileri gelenlerinden olan, “kuantum olumlama” kalıbını dilimize kazandırmış kişi olan Raşit Şanal ile çalışan bir ajansın içerisindeydim.
Öncelikle faydalarından bahsedeyim; Bu dünyanın içindeki arkadaşlar, bir şekilde sert travmatik geçmişleri olan ve buna bağlı olarak zararlı alışkanlıklar edinmiş olan arkadaşlar. Kimi ikili ilişkilerinde problem yaşıyor, kimi kumar veya alkol bağımlılığıyla mücadele ediyor, kiminin gelecek kaygıları var, gibi gibi. Problemin kökeninin kendileriyle ilgili olduğunun bilincindeler, çözümün de klasik din öğretileri gibi ilkel bir şey olamayacağını idrak edebilecek kadar da aklı başı yerinde insanlar.
İhtiyaçları da bir modern terapi değil, çünkü modern terapi önemli bir şeye sahip olmadığı için o kadar da etkili değil aslında, sosyalleşme vasfı olmadığı için. Bu yüzden bu dünyanın içindeki pek çok insan daha önce psikolojik destek almış ve bu stratejinin işe yaramadığını deneyimleyen insanlar.
Yani, “Spiritüel akımların sahip olduğu yüksek hacim, psikoloji biliminin yetersizliği sebebiyledir” desek, bence bu abartılı bir iddia olmaz. Psikoloji, insan gibi sosyal bir varlığın sosyal problemlerini, saçma bir şekilde asosyal stratejilerle çözmeye çalışıyor.
Bu dünya bu arkadaşlar için mükemmel bir terapi ortamı. Hem sosyallik problemi çözülüyor, hem de kültürün sahip olduğu know-how’dan faydalanarak bu psikolojik istençlerini biyolojik olarak da destekleyebiliyorlar. Bu kültürler öyle sanıldığı gibi bullshit şeyler değil. Bir çoğu zamanının akıllı insanları tarafından yaratılmış, Uzakdoğu ve Hint kültüründen beslenen mekanikler. Bu sayede istençleri bedenleri tarafından da somut olarak destekleniyor, bunu deneyimliyorlar, kendi üzerlerindeki olumlu değişimi gözlemleyebiliyorlar. Bu etkiler deyim yerindeyse kendileri üzerinde bir tür ilahi mucize etkisi yaratıyor ve bu sebeple kültüre daha bir sıkı sıkı sarılıyorlar.
Hem kendileri gibi başkalarını da gözlemliyor olmaları, hem de diğerlerindeki değişimi de izliyor olmaları coşkularını katlıyor. Tüm bu yönleriyle Spiritüel öğretiler ve topluluklar çoğu terapiden daha bir terapi olabilme, daha bir faydacı özelliklerine sahip. Tüm bunlara bağlı olarak kuvvetli iyileştirici etkisi yadsınamaz bir gerçek.
Şimdi de tehlikelerinden bahsedeyim. Bu öğretilerin Uzakdoğu ve Hint felsefelerinden beslendiğini ifade etmiştim yukarıda. Bu öğretiler dinlerle ortak bazı mekanikleri de kullanır. Tıpkı dinlerde olduğu gibi, kişi üzerindeki pişmanlıklar 3. bir kişiye yüklenir ve birisi kendilerini affeder, yüklerinden kurtulurlar. Tıpkı dinlerde olduğu gibi kendi topluluklarının da ileri gelenleri vardır ve bu ileri gelen insanların fikirleri yüksek derecede önem arz eder.
Problem tam olarak burada. Çünkü bu mekanik dinci örgütler ve tarikatların mekaniğine oldukça benzer bir yapıya sahip. Bu yüzden bu pozisyondaki birisi politik amaçlar için kullanılabilir, insanlar manipüle edilebilir. Bunun burada tarif ettiğim şekliyle somut bir negatif örneğini şimdiye kadar görmedim. Ama bu bunun olmayacağı anlamına da gelmiyor, bu potansiyeli taşımadığı anlamına da gelmiyor.
Çözüm nedir?
Bunun sihirli bir formulü yok açıkçası. Bu öyle birkaç sayfa yazıyla anlatılabilecek bir konu da değil. Ama bu topluluktaki insanlar aydınlanmaya, kendi mevcut fikirlerini sorgulamaya oldukça açık insanlar ve bence bu çok değerli. Bu özellikleri sebebiyle de bu topluluklara olan faydacı güvenim oldukça yüksek. Bugün kendilerine katılmıyor olabilirim, ama evrilip kendilerini düzeltecekleri yönünde kuvvetli bir umut besliyorum.
En son, bulunduğu toplulukta oldukça ileri gelen bir yogi arkadaşımla, kendi komünitelerinde önemli bir yere sahip olan sevgi ve affetme konularını tartıştık. Ona affetme meselesinin aslında bir yücelik olmadığını, bir hatalı yorumun çıktısı olduğunu ve yücelik değil de narsisizm’le ilgili olabileceğini anlattım. Beni dikkatlice dinledi ve muhalefet etmedi, sadece beni daha iyi anlayabilmek için bazı detayları sordu. Kafasını karıştırmış, kendisini sorgulamasını sağlamıştım. Aşağıda bu sohbetin ardından yazdığım bir yazı var okumak isterseniz.
Ardından sevgi hakkında konuştuk, ikimizin arasındaki tanım farklarından bahsettik. Yine beni dikkatle dinledi, bir ara şaşkınlıktan öylece dondu kaldı. Hem demek istediğimi anlamıştı(ki bu pek sık rastlamadığım bir şey) hem de bu fikirlerden nasıl katma değer üretebilirim diye düşünüyordu eminim. Dediğim gibi bunlar çok değerli şeyler. Aşağıda da bu sevgi sohbetinin özünü oluşturan fikri paylaşıyorum.
Tarikat benzetmesiyle Spiritüel felsefelere gönül vermiş arkadaşları da umarım üzmemişimdir. Zira diğer tarikatlar ve kendileri arasında bir seçim yapacak olsam tereddütsüz kendilerini seçerdim.
Dengede kalın arkadaşlar (: