Spinoza nerede yanılmıştı?
Merhaba,
Bu içerikte kısaca Spinoza ve felsefesinden ve kendisinden ayrıştığım yerden bahsedeceğim.
Uzun yıllar biz Spinoza’cı olarak tanımladım kendimi diyebilirim. Çünkü konu varlık ve varoluş olunca kimsenin Spinoza kadar temiz bir sistemi yoktu. O dönemler Hegel’i de pek anlamıyordum.
Spinoza, henüz o zamanlar varlığı ortaya dökülmemiş olan yanlışlanabilirlik ilkesini, tanrıyı, kendi deyimiyle töz’ü ararken kısmen de olsa kullanıyordu. Bu sebeple tüm evreni sıkı bir deterministik ölçek altına almış, tüm varlıkların nedenselliklerinin bir haritasını çıkarmıştır. Ancak yanlışlanabilirlik ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmadığı için de, aradığı töz’ün mutlak nesnel varlığı olması gerektiği varsayımıyla hareket etmiştir. Her şeyin nedenselliğini açıklarken, sıra tanrıya(töz’e) geldiğinde “tanrı kendi kendisinin nedenidir, çünkü o ezelden beri var olandır” der başyapıtı Ethica’da.
Buraya kadar felsefeyi içselleştirme yolunda gayet iyi gitmiş olan ben, bu cümlede afallamıştım. Çünkü Spinoza, sıra töz’e geldiğinde diğer geçmiş tüm referanslarıyla çelişiyordu burada. Her şeyin nedenselliği birbirine benzerken töz’ün nedenselliği neden bu kadar radikal bir biçimde farklıydı ki? Bunu ileride anlayabileceğimi, o an kavrayamadığımı düşünüp fazla durmadım üzerinde. Ancak aradan birkaç sene geçmesine rağmen bu yorum hala Spinoza’nın diğer tüm deterministik nedensellik haritasıyla çelişiyor, hala bir hata gibi duruyordu. Bunun bir hata olduğundan büyük ölçüde emindim, ancak bunu da ispatlamam gerekiyordu. Bunun için Spinoza’nın felsefesindeki çelişkileri barındırmayan başka bir şey bulmam gerekiyordu.
Yanlışlanabilirlik ilkesini iyice kanıksadıktan sonra, Spinoza’nın nedensellik haritasını ve yanlışlanabilirlik ilkelerini tekrar yan yana getirdim. Spinoza’nın nerede kurallara uymadığını araştırdım. Spinoza töz’ü ararken töz’e ait kesin bir form tanımı yapmıştı ve bu yanlışlanabilirlik ilkesine tam olarak uymuyordu. Bu yüzden, hiçbir şey bulamayınca töz evrenin kendisidir gibi bir sonuca ulaşmıştı.
Aslında aradığımız şey, töz’ün kendisi değil, töz olamayacak olanlar olmalıydı. Bu sebeple ben Spinoza’nın aksine töz’e ait hiçbir ön tanım yapmadım. Çünkü aradığınız şeyi bilmiyorsanız, aradığınız şeye ancak bildiklerinizi bir kenara ayırarak ulaşabilirsiniz.
Bunun için de tüm evreni bir modelle ölçmemiz gerekiyordu. Ben de Spinoza gibi determinizm üzerinden ilerledim. Ancak modeli kurgularken karşılaştığım, bilinçli ve hareketli varlıkların yarattığı bir deterministik anomali sebebiyle bu ölçeğin tek başına yeterli olamayacağına kanaat getirip modelin içine ekonomiyi(yaşam ekonomisi) de eklemek durumunda kaldım. Ardından tüm modeli ekonomi altında toplayıp(deterministik ekonomi, yaşam ekonomisi) evrende bu modellere uymayan varlıkları aramaya başladım. Çünkü tüm cansız varlıklar deterministik ekonomiye, canlı varlıklar da yaşam ekonomisine uygun hareket etmek zorundaydılar. Dışarıda kalan şey, aradığım şey olacaktı. Töz nasıl bir şey ise, hem bu modellerin ikisine de uyması hem de uymaması gerekiyordu.
Yolumun sonunda nihayet böyle bir varlığı tespit edebilmiştim. Bu varlık hem deterministik ekonominin hem de yaşam ekonomisinin bir parçasıydı, ayrıca bu modelleri yok sayan tarafları da vardı. Bir töz varsa şayet, bu kendisinden başka bir şey olamazdı.
Aşağıda bu mekaniğin daha detaylı bir tarifini verdiğim bir içerik var. Mutlu pazarlar.