Simülasyonun Simülasyonu
Merhaba,
Bu yazımda yine simülasyon teorileriyle ilgili yazmaya karar verdim, çünkü garip bir şekilde baya ilgi çekiyor okuyucular tarafından.
Başlıkta bahsettiğim konuya başka içeriklerimin içinde kısa kısa değiniyorum aslında, ama bu konu bence özellikle kendisine odaklanmış bir içeriği hak ediyor.
Sorunsalımıza giden ilişki ağı şu şekilde; Şayet bir simülasyonun içerisindeysek, teknik olarak bu simülasyonun tek katmanlı bir yapı olması imkansız. Çünkü iyi kötü biz de simülasyonlar yaratabiliyoruz ve bu konuda her geçen gün daha iyiye gidiyoruz. Her geçen gün bu simülasyonların içine daha fazla duyu organımızı dahil ediyoruz, daha fazla gerçekçi hale getiriyoruz. Günün birinde Matrix filminde olduğu gibi bir oyunun içine girmemiz hiç de uzak bir olasılık değil.
Hal böyleyken, içinde bulunduğumuz evren gibi devasa boyutlarda gelişmiş bir simülasyon yaratabilen bir medeniyetin neden daha gelişmiş versiyonları olmasın? Keza aynı şey üst katmanımızdaki simülasyon için de geçerli.
Yani böyle düşündüğümüzde bizim üzerimizde sayamayacağımız kadar fazla iç içe geçmiş simülasyon evrenleri olabilir ve her simülasyon evreninin kendine özgü fizik kuralları olabilir. Mitolojide karşımıza çıkan tanrılar, kutsal kitapların bahsettiği tanrılar, bunlar teknik olarak doğru olabilir. Allah, Zeus, Cennet, Cehennem, Valhala vb. Bunların hepsi teorik olarak doğru olabilir.
Bir simülasyon evreni yarattığınızı düşünün. Kendinizi burada ne olarak konumlandırmak isterdiniz? Garson, bilim adamı, şarkıcı? Hepsi olabilir, ama bunun en doyurucusu kendinizi o evrenin tanrısı yapmaktır, ki zaten teknik olarak yalan yanlış bir şey de yok.
Şimdi de kendinizi simülasyonunuz içindeki zeki bir karakter yerine koyun. Bu karakter varlığını, bulunduğu ortamı sorguluyor, aynı zamanda sizin tanrısallığınızda bir problem olabileceğini düşünüyor. Şimdi ne yapabilir bu karakter?
Ne kadar kanıt ararsa arasın sınırları kendi evreninin dışına taşamayacak. Karakterimiz bir şekilde transistorlerin varlığından elektriğin varlığından haberdar olsa bile bunlar kendi evreni için farklı boyutlar olduğu için bulduğu şeylere hiçbir anlam veremeyecektir. Tıpkı bizim kuantum fiziği ile aramızda olan ilişki gibi.
Ama bir çıkış yolu var. Şayet simülasyon karakteri, içinde bulunduğu ortamın bir simülasyon olduğunu varsayarak hareket eder ve diğer simülasyonlarla ortak kullandığı simülasyonlar arası bir sabit bulabilirse altı sağlam bir başlangıç noktasına sahip olabilir.
Karakterimiz bu sabiti de buluyor. Deterministik enerji yasaları. Bu yasaların çekirdekleri her evren için aynı olmak zorundadır. Yani mevcut bir enerji girdisi olmalıdır ve bu enerji başka şeylere dönüşüyor olmalıdır. Fizik kuralları farklı evrenlerde çok farklı şekillerde işleyebilir, ama bu değişmez. Her evrende bir enerji vardır ve bu enerji dönüşür.
Bu sayede karakterimiz içinde bulunduğu evrenin ve olası dış katman simülasyonlarının doğası hakkında doğru bir tahmin yürütebilmiş hale geliyor. Bu çok basit bir konu ama önemli olan doğru tahmin olması.
Peki bu karakterimiz tüm simülasyon evrenlerinin dışındaki gerçek olan gerçeklik hakkında fikir sahibi olabilir mi?
Evet. Burada karakterimizin bir üst katmandan gelmiş olabilecek bir kalıtım araması gerekiyor. Çünkü her simülasyon yaratıcısına ait bir şeyler taşır. Mesela bizim yaptığımız simülasyonda bizim evrenimizdeki canlılardan, bitkilerden insanlardan yaparız. Dolayısıyla bu bizim evrenimiz ve yaratığımız simülasyon evreni için mevcut olan bağlantı noktalarıdır.
Ancak her katmanda bu bağlantıların bir çoğu elenir. Mesela simülasyonumuzda hiç insan olmayabilir veya içindeki canlılar bizim evrenimizdekilere hiç benzemiyor olabilir. Burada karakterimizin yapması gereken şey, bu kalıtımların ortak olarak taşıdığı başka bir kalıtım üzerinden ilerlemektir.
Bu kalıtımın ne olabileceğine de şu soruya cevap vermeye çalışarak ulaşabilir; “Yarattığımız simülasyonlarda kaldırmayı düşündüğümüz en son özellik ne olabilir?” Bu sorunun cevabı simülasyonlar arası kalıtım mekanizmasında en son elenecek kalıtım olacaktır.
Benim burada yazdığım içerikte ürettiğim hipotezler tamamen bu yukarıda bahsettiğim karakterin yerine kendimi koyarak ürettiğim fikirler. Tıpkı bu karakter gibi davranarak içinde bulunduğumuz evrene başka evrenlerden gelmiş olabilecek kalıtımları aradım. Bulduğum şey benim “doğaüstü sevgi” diye tanımladığım sevginin bir türü oldu. Çünkü hem var, hem de evrenimizin mevcut yasaları gereği aslında olmaması gerekiyor. Birileri öyle istediği için var.
Umarım okurken keyif aldığınız bir içerik olmuştur. İyi hafta sonları.