Normalize edilmiş patoloji, anonimlik.
Merhaba,
Bu yazımda biraz sosyal medya yazayım istedim. Sosyal medya kullanırken neden anonim olma ihtiyacı hissederiz, bu normal bir şey midir, değilse neden değildir gibi konulardan bahsedeceğim.
Anonimlik X Ceo’su Elon Musk’un da oldukça önem verdiği bir konu. Hatta geçenlerde yanılmıyorsam anonim kullanıcıları ifşalayan hesapları kapatacağına dair bir açıklama yaptı.
Global olarak, olayı estetik kaygılarımızla karşılaştırıp incelediğimizde bu durum gayet normal bir olgu. Kimse bunu yadırgamıyor. Ama özünde gerçekten böyle mi olması gerekiyor bu durumun?
Bir insan neden anonim olmak ister?
Bu olgunun popülerliğini ve estetik anlayışımız tarafından neden normalize edildiğini anlayabilmemiz için sebeplerini araştırmamız gerekiyor. Benim aklımda birkaç şey var;
- Anonim olmak isteyen kişi, gerçek kimliğiyle içinden geldiği gibi yazamaz, çizemez. Çünkü sosyal rolleri sebebiyle kendisine biçilen rolün dışına çıkamaz, bundan korkar, bu yüzden anonim olmak ister.
- Anonim kişi, anonimliği sayesinde gerçek kimliğinin üzerinde oluşturduğu baskıdan kurtulur. Her ne kadar sanal bir ortamda da olsa, kendi öz karakterine hareket alanı verir ve bu sayede bir sağaltım yaşanır, rahatlar.
Gördüğümüz üzere, anonimlik bir özgürlük değil aslında, köleye ölmemesi, karnını doyurması için kafesine atılan ekmek parçalarından ibaret.
Bu kısıtlar sadece siyasi değil tabi. Anonimlik tüm dünyada popüler olan bir yönelim. Bu kendi yarattığımız medeniyetin ortaya çıkardığı bir karın ağrısı. Hala özümüzde birer hayvanız, ve kendimizi özel varlıklar olarak kabul ettiğimiz için hayvansı ilkel taraflarımız bizi ölesiye korkutuyor. Ancak bir taraftan da bizi rahatlatıyor, çünkü baskılanan bir şeyin bağlarını gevşetiyoruz.
Sosyal medya ise anonimlik sayesinde, kısıtlı bir alanda da olsa, bizi bu korkularımızdan arındırıp içimizdeki ilkel varlığı serbest bırakmamıza olanak sağlıyor. Anonimlik sayesinde sanal evrende farklı bir persona yaratıp bu problemi onunla yüzleşmek zorunda kalmadan kısmen de olsa çözebiliyoruz.
Bu şuna benziyor biraz; Stadyuma giden holiganların en aşağılık küfürleri koro halinde söyleyebilecek kadar ilkelleşmeleri ve stadyumdan çıktıktan sonra normal hayatlarına dönmeleri gibi. İkisinde de benzer bir ilkel ihtiyaçlar sağaltım mekaniği çalışıyor. Her ikisi de medeniyet tarafından estetize edilmiş konular olduğu için, ilkellik yani gerçek doğa olgunun ardına gizlenip eylemlerine devam edebiliyor.
Keza Antik Roma dönemindeki gladyatör savaşları için de aynı mekanik geçerli. İşte sosyal medyanın başardığı en önemli şeylerden birisi de bu. Tüm dünyayı kocaman bir kolezyuma çevirdiler. Kolezyumda veya stadyumda bireylerin bir önemi yoktur, buralarda herkes anonimdir.
Günümüzde Antik Roma dönemindeki kolezyum etkinliklerine olan bakış açımız neyse, sosyal medya anonimliği de estetik tarafından bir gün alaşağı edilecek. Ama bu ne zaman olur, tahminde bulunmak zor.
Peki ne yapmalıyız?
Açıkcası şimdilik yapacak bir şey yok. Açıkladığım üzere bu medeniyetin yarattığı kaçınılmaz bir patoloji, bir tür yan etki. Bu mesele, insanların kitleler halinde kendilerini tanımayı başardığı zaman çözüme ulaşabilecek bir mesele ancak.
O eşiğe de hem çok yakınız hem de çok uzak. Uzağız çünkü çok yavaş işleyen doğal evrim mekaniğiyle çözüme ulaşmamıza belki birkaç milyon yıl daha var. Ama aynı zamanda yakınız, çünkü teknolojimiz var. Bizim aklımızla ayırt edilemeyecek bir yapay zeka yapmayı başardığımızda, o kadar özel varlıklar olmadığımızı kitleler halinde idrak edeceğiz ve bu eşik bu hızla gidersek oldukça yakında.
Tabi bu geçiş de yumuşak olmayacak. Bir çok teorim olabilir bu konuda ama Ç. M. Bakırcı lafıyla, bu başka bir içeriğin konusu.
Özel varlıklar olmadığımızı idrak ettiğimizde, ilkel içgüdülerin doğallığını daha fazla kanıksayacak ve bu meseleyi çözmek için, gizlenmeden, saklanmadan, korkmadan daha farklı çözümler üretmeye çalışacağız. Kendimizle, ilkel benliklerimiz ile barışacağız.