İnsan bilgiye neden ihtiyaç duyar? -2
Merhaba. Bu yazımda daha önceden yazmış olduğum bir yazının devamı niteliğinde olacak. Şayet henüz okumadıysanız okuyup öyle gelmenizi tavsiye ediyorum.
İlgili yazı burada: İnsan neden bilgiye ihtiyaç duyar?
Gelelim konumuza;
Aşağıdaki gibi bir şemamız vardı. İnsanın basitçe tüm düşüncelerinin düşüncelerinin tetiklediği eylemlerin hizmet ettiği bir algoritma. Algoritma aslında Freud ve başka bir çok bilim insanının halihazırda uzun zamandır bahsettiği bir şey. Ben ek olarak sadece pozisyon bilgisini ekledim.
Bir de problemimiz vardı. Çünkü bu algoritmanın insan gibi akıllı bir canlı üzerinde çalışmaması gerekiyor.
Bu şema neden insanda çalışamaz dersek, basitçe insandan başka hiç bir canlı hayatını varoluş amacını sorgulayabilecek kadar akıllı değildir.
Olaya insan tarafından bakarsak, bir gün eninde sonunda öleceğini bilmesi, kesin olan bir sonun kanıksanması insan gibi akıllı bir canlı için bir tür ölüm fermanıdır. Yapacak bir şey yok da değil, çünkü var. İnsan ölümün kendisini seçebilir ve kendisini bu başı sonu belli olan oyunun dışına atar. Yani teorik olarak insanların intihar etmesi gerekiyor. İnsan gibi akıllı bir varlığın bu bilgiye rağmen yaşayabilmesi için bir şeye daha ihtiyacı var. Bilmediği bir şeye..
İki cevap var. İlkincisi, ölüm ile başlayan yeni bir şemadır. Günümüzdeki karşılığı ise dinlerdir. Bu şema ölüm sonucunu içermez. Bu şemalarda ölüm yoktur, ya sonsuz azap vardır, yada sonsuz zevk. Level atlayabilmeniz için de bu şemayı doğal şekliyle bitirmeniz gereklidir. İnsanın bu bilgiye rağmen bir arada yaşayıp topluluklar medeniyetler oluşturabilmesinin sebebi kısaca budur.
İkinci konu ise ihtimaller. Yukarıda anlattığım meseleleri idrak etmiş bir aşkın insan için tanrısallık artık bir ütopya değildir, bir varoluş sebebidir. Kendisini yeterince tanıyabilen insan, artık tümüyle özgür olabileceği bir forma ulaşmak için yaşar. Çünkü özgür olabilmesinin yegane yolu budur. Bu ihtimali desteklemektir.
“Kişi neden var olduğunu sorguladığında hastadır” diye bir lafı vardır Freud’un. Aslında kısmen de olsa haklıdır. Varoluşu sorgularken, şayet içinden dinler çıkarılırsa bu insanı çoğu kere çıkmaza götürür. Freud’un atladığı şey, dinlerin çıkış noktasının bu sorunun kendisi olabileceği ihtimali. Ayrıca bu sorgulamayı kısmen de olsa yapabilme kabiliyetine sahip insan zekasının bunu yapmaması gerektiği fikri de, yine kendi teşhisiyle aslında bir tabu.
Bir yazının daha sonuna geldik. #Evdekalın.