İlahi varlık sendromu

Serdar Kuş
5 min readMay 16, 2024

Merhaba, bu yazımda psikoloji yazacağım. Bazı psikolojik sorunları olan arkadaşlara faydalı olabilir. Ama şunu ifade edeyim, bu fayda güzel bir rahatlamayla gelmeyecek, acıtacak. Ancak gerçeğe hakim olmanın verdiği onarıcı etkiyi zamanla hissedeceksiniz.

İki meseleye değineceğim. Birincisi öfke olacak, bir diğeri hayal kırıklığı veya geleceğe dönük kaygılar sebebiyle umutsuzluk yaşayan insanların yaşadıkları süreç.

Öfkeden başlayalım. Bu konuyla ilgili bir terapiste giderseniz iki yaklaşımdan birisini sizin üzerinizde uygulayacaktır. Birincisi affetme stratejsi. Bu stratejiyle travma nesnesini affetmenizi sağlayarak üzerinizdeki negatif enerji yükünden kurtulmanız hedeflenir. Başlarda gerçekten işe yarar. Ancak bu geçici bir çözümdür. Çünkü terapistiniz ile sürekli etkileşim halinde olmadığınız için zamanla maruz kaldığınız telkinlerin etkisi kaybolur. Aynı duyguları tekrar yaşamaya başlarsınız. Çünkü problem aslında halının altına süpürülmüştür.

Diğer strateji, travmatik anı replay ederek o travmatik anının yarattığı algıyı değiştirmektir. Bu çok daha zor ve ilk yönteme göre çok daha işe yarar bir stratejidir. Kolay değil, terapist de olsa sert şiddetli bir travmayı bir başkasına anlatmak. Yılları alabilir tedavi süreci. Modern diyebileceğimiz terapistler(şayet yeteri kadar paranız varsa) bu stratejiyi uygular. Ancak aynı problem burada da geçerlidir. İlk seçeneğe göre olasılıklar çok daha düşük olsada travmatik anıya ait algının tekrar değişmeyeceği kesin değildir.

Şimdi benim teşhisime geleyim; Problem, öfkeyi yaratan anının meydana getirdiği duygular olduğu meselesinde terapistlerle hemfikirim. Ancak tedavi sürecine yukarıda yazdığım konular açıkta kaldığı için itirazım var. Çünkü bu tedaviler çok önemli bir meseleyi atlıyor. Başınıza gelen her neyse, sizde travma yaratan konu her neyse, bunun normal bir şey olduğunu idrak etmenizi sağlamayı. Bu kolay bir şey değil, ancak ben kendi kendime bu bilgiyi edinebildiysem terapistler de muhtemelen başarabilir.

Her şey normaldir

Öfkenin tek ana bir sebebi vardır. Hatalı bilgi işleme. Teknik aşamaları buradaki yazımda detaylı olabilecek bir şekilde anlatıyorum, o yüzden işin teknik kısımlarını atlayıp öfkeyi yaratan travma ve yarattığı duyguların sebebi üzerine odaklanacağım. Burası aynı zamanda başlığın da anlam kazanacağı alan oluyor.

Öfkelisiniz çünkü, x bir kişinin sizin onaylamadığınız y bir eylemi olmuştur. Bu kişi kendiniz de olabilir, kendi kendinize de öfkeli olabilirsiniz. Eylem, sahip olduğunuz ahlaki veya diğer estetik kaygılardan birisini veya birkaçını ihlal etmiştir, öfkenin sebebi kabaca budur.

Ancak şunu unutuyorsunuz. Estetiğin doğaya her zaman galip gelemeyeceği gerçeğini. Sizi siz yapan şeyin bu estetik kuralları olduğunu düşünüyorsunuz ve bu yüzden kendinize diğer canlılar arasında bir üstünlük atfediyorsunuz. Herhangi bir dini inancınız varsa zaten inandığınız kitaplar vasıtasıyla ayrıca bu yönde besleniyorsunuz.

Tanrının bir alt katında bulunan evrendeki 2. en değerli varlıksınız. Nefesi dünyaları yıkan uçan kaçan melekler bile daha aşağı seviyede varlıklar vs.

Ancak dinlerle pek ilgili olmasanız bile, bir ateist olsanız bile bu durum aslında aynıdır. Düşünebilen bir hayvan olduğunuzu unutursunuz. Tarihin başından beri, az çok aklımız ermeye başladıktan sonra ortaya çıkan bilinç problemini çözmek için böyle bir yol bulduk ve estetik yardımıyla kendimizi diğer canlılardan ayırdık.

Bilinç problemine bir çözüm getireceğini düşündüğüm felsefi yaklaşım buradaki kitabımda işleniyor. Bizim mal AI’cılar düzgün felsefe yapmaya başlarlarsa muhtemelen yolları buraya çıkacak.

Bu yüzden başınıza gelen travmatik meselenin nesnelerini değiştirip hayvanlar arasında geçtiği bir senaryo üzerinden düşündüğünüzde bu sizi etkilemez, çoğu şey normaldir. Ama sizin için, insanlar için aynı şey geçerli değildir. Çünkü sizler ayrısınız, neredeyse ilahi bir seviyedesiniz (:

Bu pek kolay değil, ama gerçek manasıyla Darwin ve Freud’u içselleştirdiğinizde, sadece düşünebilen bir hayvandan ibaret olduğunuzu gerçekten kanıksadığınızda, hem kendinizi o koyduğunuz yüksek ve dar yerden aşağı indireceksiniz hem de rahatlayacaksınız. Unutmayın, sadece diğerlerinden biraz daha iyi düşünebilen bir hayvansınız. Sizi hayvanlardan ayıran tek şey bu. Hayvanlar da her şeyi yapabilir ve bu normaldir, akla mantığa uygundur. Çünkü doğa böyledir.

Kaygılar

Gelelim 2. meseleye, gelecek kaygılarına. Bu konuyu yukarıda linkini verdiğim kitabımda da teknik olarak işliyorum. Kitapta kısaca yaşamı var eden şeyin bu kaygı olduğunu ifade ediyorum ve bunu da matematiksel bir formüle indirgiyorum. Ancak başlık altından patolojik kaygıları inceleyeceğimiz için kitabın içeriğinden bağımsız bir içerik olacak şimdi yazacaklarım.

Çok görüyorum sosyal medya üzerinde bu kaygıların yansımasını bu ara. İnsanlar gelecekleriyle ilgili umutsuzluklara kapılıp ruh sağlıklarını bozuyorlar. En çok da 27–30 yaş arasındaki insanlar da oluyormuş bu(benim de böyleydi).

Bu kaygılar genelde, öznenin açığa çıkaramadığı potansiyelleri ve bu potansiyelin yarattığı baskılar sebebiyle olur. Örneğin bir mavi yaka yaşamaz bu problemi pek. Çünkü alanı bellidir, yeteneği bellidir, her şey stabildir. Ama beyaz yakalı çalışanlarda durum böyle değildir, yetenek ve konum ilişkisi mavi yakalı çalışanlar gibi adil değildir. Gerçekten saçma sapan insanlar, saçma sapan yerlerde. Gerçekten uçup kaçsanız bile bunun karşılığını çoğu zaman alamazsınız, yatırımlar daha maliyetlidir vb uzar gider sorunlar.

Ancak burada da şunu unuturuz. Bunun normal olduğunu (: Dünya üzerinde başına böyle şeyler gelen tek kişi, aynı problemleri yaşayan tek kişi muhtemelen siz değilsiniz.

Ayrıca neden her şeyi mutlaka kendimiz için kullanacağımız bir asset, bir basamak, bir malzeme gibi kullanmak isteriz? Böyle isteriz çünkü potansiyelimiz var ve potansiyelimizin yüklediği bir ego’muz var. Bu hissettiklerimiz de normal. Ancak ego belli bir hacime geldiğinde büyümesi duran bir şey değil, bunu da deneyimlemediğimiz için bilmiyoruz. Muhtemelen şu an kaygılandığınız şeyler her neyse onları çözseniz bile bu kez yeni kaygılar edineceksiniz. Bu sürekli üzerinizde baskı oluşturmaya devam edecek. Yani çözüm kaygılarınızı yok etmeye çalışmak değil, ego’yu törpülemek de değil. Çünkü egoyu törpülersek bu kez potansiyelimiz yok olur.

Benim bulduğum çözüm egoyu serbest bırakmak. Bırakın egonuz büyüyebildiği kadar büyüsün. Ancak bunu tek kişilik bir beden üzerinde yaşayarak yapamaz. Bunun tek yolu egoyu serbest bırakmaktır.

Peki bu nasıl olacak?

Dünyanın çoğunluğunu oluşturan sizden çok daha kötü durumdaki insanları düşünün ve bu insanlar için bir şeyler yapın. Arkadaşınızın sevinciyle sevinin, üzüntüsüyle üzülün. Herkese en az kendiniz kadar değer verin. Kaygılarınız tek kişilik olmasın, küresel kaygılar olsun. Bu durumda hem egonuz zarar görmeyecek, hem hareket alanınız genişleyecek, hem de mevcut potansiyelleriniz güçlenecektir.

Ben 13 yaşından bu yana çalışan(orman işçiliği, kömür işleme tesisleri, inşaatlar), 20 küsür yaşlarında mavi yakadan beyaz yakaya geçiş yapmış birisiyim. Yaptığım her işimde farkımı konuşturmuşumdur. Her zaman çok çalışırım, sosyal hayatım neredeyse yok(maalesef buna alıştım). Film çektim, kitaplar yazdım, yeni özgün felsefeler ürettim. Ancak daha kısa bir süre öncesine kadar her günüm bir survivor’du. Şayet adil bir sistem olsaydı bu şeylerin daha iyi bir çıktısı olması gerekiyordu dimi? Ama değil, hem yetenek hem de çalışma çoğu zaman potansiyeli açığa çıkarmaya yetmez. Bunları yaşarken egom tek kişinin içinde hapsolmuş olsaydı şayet, muhtemelen hayata ve insanlara küser, öfkeden de delirirdim (:

Bir içeriğin daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Herkese keyifli bir yaz günü diliyorum.

--

--