Hegel ve Simülasyon Teorileri
Merhaba, bu yazımda simülasyon teorileri(teknik) ve Hegelci varoluş teorileri arasındaki benzeşimleri ele almak istedim. Ancak yukarıda parantez içinde belirttiğim gibi, simülasyon teorisilerini sadece teknik bağlamda ele alacağım, referans vereceğim herhangi bir teori, felsefeci veya bilim insanı olmayacak. Sadece bilindik teknik konular üzerinde ilerleyeceğim.
Hegel, yaptığı felsefelerle siyaset ve felsefe dünyasında pek çok kişiyi etkilemiş bir kişilik. Beni de en çok etkilemiş insanların başında gelir. Şimdi de yapay zeka dünyası kendisini keşfetmeye başlıyor yavaş yavaş(nihayet!).
Hegel’in en güçlü ve en karmaşık felsefelerinden birisi varoluş felsefesidir. Ancak Hegel’in, varoluş felsefesinde, yalın olarak, yorumsuz olarak, materyalist bir varlığın özünü açıklamak gibi bir gayesi yoktur. Hegel tüm varoluş felsefesini Tin yani bilinç etrafında inşaa etmiştir. En altta bu ilişkinin günümüzdeki karşılığına da değineceğim, muhtemelen buraları ilk defa göreceğiniz yorumlar olacak. Ama sıra sıra gidelim ve şimdi simülasyon teorileri ve Hegelci teoriler arasındaki benzeşimlerden başlayalım;
Varlık hiçlik ve oluş
Hegel’e göre varlığın özünü varlık ve hiçlik oluşturur. Ancak bunların ikisi de nitelikten ve içerikten yoksundur. Yani ikisi de hem varlık olabilir hem de hiçlik olabilir. İkisi de hiçbir şeyin bir ifadesidir. Ancak bu iki varlık(varlık ve hiçlik) birbirleriyle etkileşime geçtiklerinde diyalektik yöntem çalışmaya başlar, bu varlıklar dönüşürler ve oluş meydana gelmeye başlar. Varlık, varoluş kısaca bu aşamaların ardından meydana gelir.
Şimdi de(bizim yaratmaya muktedir olduğumuz)herhangi bir simülasyonun özüne bakalım. Bu simülasyonun özünde 0 ve 1 olmak üzere iki bit olmak zorundadır, tıpkı Hegel’in varlık ve hiçliği gibi. Yine tıpkı Hegel’in bahsettiği gibi 1 var anlamına gelir, 0'da yok(hiç) anlamına gelir. Yine bu iki bit birbiriyle etkileşime geçmediği zamanlarda, içeriksiz ve niteliksizdir, birbiriyle aynıdır, sadece isimleri değişiktir. Tıpkı Hegel’in açıkladığı varlık ve hiçlik tanımları gibi.
Ancak bitlerimiz, yani 0 ve 1, birbirleriyle etkileşime geçtiklerinde araya transistörler girer(burası Hegel’in diyalektiğine denk düşüyor) ve kendi kimliklerinden uzaklaşıp başka şeylere dönüşmeye başlarlar, ardından yaratmak istediğimiz şeyler, görüntüler sesler vb. şeyler ortaya çıkar.
Şimdi bu simülasyonumuzun içine bir Hegel koyalım ve düşünmeye başlasın. Bizim simülasyon içindeki Hegel’imiz, şayet düzgün çalışırsa, tıpkı bizim Hegel’imiz gibi bir sonuca ulaşacaktı, yani varlık ve hiçlik ikiliğine, yani bizim simülasyonu yaratmak için kullandığımız bit’lerimize. Ama bunu açıklarken ister istemez içinde bulunduğu simülasyon evreninin sınırlarını zorlamak zorunda kalacaktı. O yüzden tıpkı bizim Hegel’imiz gibi o da metafizikçi ilan edilecekti kendi evreninde muhtemelen. Kısaca, bizim Hegel’imiz haklıysa şayet, bir simülasyonun içinde olma ihtimalimiz neredeyse kesin. Bunu cebe koyalım.
Yukarıda Hegel’in motivasyonunun farklılığından bahsetmiştim. Hegel’in asıl amacının aslında bilinci açıklamak olduğundan bahsetmiştim ve bence bunda da başarılı olmuştur. Kendisi aşılamadığı için, anlaşılamadığı için, bilim henüz kendisine yetişemediği için ve normal olarak biraz yaşadığı dönemin etkisinde kaldığı için teorileri metafizik olarak yaftalanıp önemsizleştirilmiştir.
Buradaki kitabımda Hem Hegelci teoriler hem de deneysel bilim tarafından desteklenebilecek şekilde, bilincin nasıl oluşturulabileceğini açıklıyorum. Ancak meselenin bir tarafı hala metafizik. Çünkü benim teorilerim bilinci yaratmıyor, teknik ortamı ayarlıyor ve sanki çağırıyor gibi, tıpkı filmlerde gördüğümüz ruh çağırma sahneleri gibi. Bilincin kendisi hala bir fenomen. Belki de bu tanrılar evrenine açılan rasyonel bir geçittir, bir kapıdır, bilemiyorum (: Ama benim teorim de eksik, orası kesin.
Simülasyonların simülasyonu
Şimdi yukarıda yazdıklarımın yarattığı bir başka olasılığı değerlendirelim; Biz (henüz istediğimiz gibi olmasa da)bir simülasyon evreni yaratmaya muktedir olduğumuza göre, pekala bizim evrenimiz de bir başka evrenin yarattığı simülasyon olabilir. Bizi yaratan evren de yine bir simülasyon olabilir. Bu zincir n sayıda olabilir, sonsuza kadar uzayabilir.
Yine biz farklı temel kuvvetleri olan simülasyonlar yaratmaya muktedir bir medeniyetiz. mesela birisi zıplayınca 300 metre havaya zıplayıp zarar görmeden yere yumuşak iniş yapabilir. Birisi ateşten etkilenmez, birisine kurşun işlemez vb. yasalar olabilir. Bu yasalar da o evreni kendi iç oluş süreçlerine göre değerlendirdiğimizde gayet akla mantığa uygun bilimsel yasalardır. Çünkü o evrenin matematiği, temel yasaları o şekildedir.
Bu da bizi şu sonuca götürüyor. Şayet bir simülasyonun içindeysek, bizim dışımızdaki evrenlerin temel yasaları tamamen farklı olabilir ve bizim matematiğimiz çöp olabilir. Mesela iki kere iki bazı evrenlerde beş olabilir, gayet mümkün. Buraya geldiğimizde büyük bir soruyla baş başa kalıyoruz. Her şey bir simülasyonsa, gerçek olan gerçek nedir peki?
Gerçek olan gerçek nedir?
Yukarıda yazdıklarımdan anlaşılacağı üzere, gerçek olan gerçeklik hakkında fikir sahibi olmak istersek kendi evrenimizin dışına çıkıp diğer evrenleri incelemek zorundayız. Bu araştırmaları yaparken evrenler arası örüntüler bulmak zorundayız. Mesela bir şey tüm evrenlerde aynı olmak zorunda. Ancak bu ipuçları sayesinde gerçek olan gerçeklikler hakkında fikir sahibi olabiliriz.
Durumumuz umutsuz gibi görünebilir, çünkü kendi evrenimizin bırakın dışına çıkmayı daha çok küçük bir bölümünü bilebiliyoruz, bildiğimizden çok daha küçük bir bölümünü gözlemleyebildik ve bildiklerimiz bile yanlış olabilir. Ancak Demokritos antik çağlarda nasıl atomun varlığına dair doğru öngörülerde bulunmuşsa, Hegel nasıl teknolojinin olmadığı bir dönemde bilincin varlığına dair doğru tahminlerde bulunmuşsa, biz de sadece mantık kullanarak ve düşünerek gerçek olan gerçekliğe erişebilir, gerçek olan gerçeklik hakkında fikir sahibi olabiliriz.
İşte aşağıdaki içerikle benim yapmak istediğim şey biraz bu. İçerik farklı bir konuya odaklanmış olsa da, ayrıca bu amaca hizmet eden bir içeriktir. İçeriğindeki matematik olası tüm evrenler için aynıdır. İçeriğindeki matematik evrenler üstü evrensel sabitlerdir, ki bu sabitler yukarıda bahsettiğim ipuçlarından birkaçıdır.
Umarım beyin açıcı bir içerik olmuştur arkadaşlar. Herkese iyi bayramlar iyi hafta sonları.