Faşizm ve Evrimsel Psikoloji

Serdar Kuş
3 min readDec 23, 2024

--

Merhaba, bu içeriği yakında okuduğum bir kitap sebebiyle yazmaya karar verdim. Kitabın yazarı Paul Mason, ismi de “Faşizmi nasıl durdururuz?”. Mason akıcı ve basit bir dil kullanarak konuyu etraflıca incelemeyi başarıyor diyebiliriz. Özellikle ilgimi çeken faşizm ve psikoloji ilişkisi oldu ve ben de becerebildiğim kadar bu konuyu biraz katkı sunmak istiyorum.

Mason, faşizmin köklerinden birisinin de insanın üstün olma arsuzu altında yattığını ve bu sebeplerden faşist düşüncenin farklı biçimlerde de olsa aynı amaca hizmet edecek şekilde yaşayacağını iddia ediyor. Konu üzerinde Theodor Adorno, Willhem Reich ve Hannah Arendt kaynakları arasında tartışmaları ele alıyor.

Bahsettiği kaynakları okumadığım için bu tartışmalar hakkında yorum yapmayacağım. Benim odaklanmak istediğim konu insanın üstün olma arzusunun kökenleri ve mekaniğin sonuçları üzerine olacak.

Üstün olma arzusunun yansımaları.

Konuyu faşist bağlamda ele alırsak, her faşist düşüncenin temelinde kuşkusuz bir kanıtlanması gereken bir üstünlük motivasyonu yatar. Bir grup x sebepten diğerlerinden üstündür ve en azından birkaç mesele özelinde diğer gruplardan ayrıcalıklı olmalıdır. Grup içindeki bireyler bu düşüncelerle birlikte kendilerince -adaleti yerine getirmek- için bir araya toplanırlar. Bu ayrıcalığın sebebi biyolojik olabilir, bir ırkın diğerlerinden daha üstün olduğunu düşünebilirler, veya kültürel olabilir, bir kültürün diğerlerinden daha ayrıcalıklı olmasını gerektiğini düşünebilirler.

Bunları düşünürken burada önemli bir şey takıldı aklıma. Örnek olarak ben arap kültürünü ve radikal dinci kültürleri sevmiyorum. Benim bu kültürler ile kendi medeni kültürümü karşılaştırırken kendi kültürüm için birkaç ayrıcalık vermem adaletsiz bir istek mi?

Bu tam olarak bıçak sırtı bir mesele. Şayet istediğiniz ayrıcalık diğer tarafı tamamen dışlıyorsa, o ayrıcalık her neyse, karşı kültüre sahip bireylere bu ayrıcalığa erişebilmesi için hiçbir yol bırakmıyorsanız, sadece itiyorsanız evet bu korkarım faşizan bir düşünce. Ben böyle düşünmediğim için rahatladım biraz.

Bu arzu kitlesel olarak eylem haline geldiğinde ise en masum hali sağcılık veya milliyetçilik olarak karşımıza çıkıyor. Yani Mason’un fikirlerine bu perspektiften katılıyorum. Milliyetçillik ve sağcılık var olduğu sürece faşizmin potansiyeli her zaman vardır. Sadece ne zaman ve hangi şiddette zuhur edeceğini bilemeyiz. Mason’a göre bir sonraki faşist hareket 2. dünya savaşındaki Nazileri mumla aratacak şiddette olacak.

Üstünlük arzusunun kökenleri

Burada Mason’un bahsetmediği başka bir meseleden bahsedeceğim. Bu arzunun kökeni olabilecek daha derin bir evrimsel psikolojik alandan. Bu alanlar dinler, teoloji.

Birkaç istisna harici neredeyse tüm dinler, tüm teolojik öğretiler insana bu özelliği pompalar. İnsanlar tanrıdan bir sonra gelen üstün varlıktır, dünya ve evren sadece insan için yaratılmıştır vb. Pek çok dinî yapı, hiyerarşik ve itaat temelli bir sosyal düzeni ortak olarak içerir. Sayısız doğaüstü güçler atfedilen, uçabilen görümez olabilen melekler bile insandan daha aşağı bir seviyededir mesela.

İşte bu sebeplerden faşizm ve faşizmin kitlesel yansımaları(sağcılık, ırkçılık, milliyetçilik vb.) dinlerle aynı mekaniği kullanıyorlar diye bir hipotez üretsek bu sanırım altı boş bir düşünce olmaz. Bu yüzden sağcılık ve milliyetçilik bu kadar güçlüdür. Irkçılığın belli bir ölçüde beli kırılmış olsa da hâlâ artık ırkçılığı geride bıraktık diyemeyiz. Irkçılığa karşı medeniyet olarak oldukça şiddetli tepkiler göstermemize rağmen, bir boşluk bırakırsak, ırkçılık üzerinde uyguladığımız şiddeti biraz azaltırsak neler olabileceğini biliyoruz çünkü.

Yine aynı sebeplerden kitledeki din kültürü baskınlığı ile faşizm arasında doğrusal bir korelasyon olabileceğini düşünüyorum. Yani bir kitle ne kadar din kültürüyle iç içeyse o kadar faşizan olmaya eğilimli olabilir. Şayet kronolojik bir sıralama yapacak olursak; bu dincilik>sağcılık>milliyetçilik>ırkçılık şeklinde olabilir. Burada her bir blok’un bir önceki blok’a göre hacmi daha düşüktür, ancak kitle içindeki hareket daha fazladır. En tepedeki blok en hareketli alandır. Şayet hacmi olması gerekenden fazla büyürse alt blokları da yok ederek kendisine dahil eder. Ancak bunu yaparken bu yukarıdaki mekaniği de bozduğu için en güçlü olduğu dönemde birden çöker. Buradaki oturmuş işleyişi bozduğu için meşhur bir anonim deyişle, devrim en son kendisini yer.

Ancak bir parantez de sol faşizm için açmak gerekebilir anlam kayması yaşanmaması için. Sol faşist düşünce de aslında milliyetçi bir düşüncedir. Solcular sınıf milliyetçiliği yapar. Yani her milliyetçinin illâ sağcı olması gerekiyor diye bir kural yoktur. Keza solcuların büyük bir çoğunluğu faşizmi sağcılardan daha çok sahiplenir. Sol, işçi sınıfı diktatörlüğüdür.

--

--

Serdar Kuş
Serdar Kuş

Written by Serdar Kuş

Herkes herkesten sorumludur. Olmalıdır!

No responses yet