Ateizm İnancı
Merhaba, bu yazımda Ateizm’den ve Ateizmin karşısında olduğu teolojik din kültürleriyle aralarında olan akrabalıklardan bahsedeceğim. Ateist arkadaşlarımla da aramızda şiddetli tartışmalara neden olmuş bir konudur bu. Maalesef şiddetli muhalefet kaynaklı ortaya çıkan gerilim sebebiyle bunu pek düzgün tartışamadık aramızda o kadar. Burada rahat rahat yazabilirim.
İnanç, Din ve Ateizm ilişkisi
Din ve inanç, haklı gerekçelerle çoğu zaman eş anlamlı olarak kullanılır. Çünkü dinler doğru kabul edilen büyük bir yaradılış inancı üzerine temellenmiştir. Bir yerlerde bir tanrı olduğu ve her şeyi kendisinin yarattığı inancı.
Aslında bu inanç olgusu sadece dinler için geçerli olabilecek bir mekanik değildir. Her şeyde, ürettiğimiz tüm yargılarda biraz inanç vardır. Mesela güneş ışıkları gördüğümüz gibi değildir, içtiğimiz su gördüğümüz gibi temiz ve berrak değildir. Doğayla etkileşen sınırlı sensörlerimiz ve işlem güçlerimiz vasıtasıyla, doğanın kendisinin bir temsilini oluştururuz beynimizde ve bu temsil doğru değildir, üzerini biz tamamlarız. Etkileşime geçtiğimiz her şeyin birazına inanırız, öyle olmak zorunda.
Ancak, din inançlarıyla, zayıflığımız sebebiyle zorunlu olarak oluşturduğumuz inançların arasında önemli bir biçim farkı var; Güneşin gördüğümüz gibi olamayabileceğini, suyun içinde göremediğimiz başka şeyler olabileceğini biliriz. Yani bu doğal inançların sınırları dini inançlar kadar kesin değildir, bulanıktır. Bu yüzden sürekli yeni şeyler keşfetmeye çalışırız, bulanık sınırları kendimizden uzaklaştırmaya çalışırız.
Din ve ateizmin sahip olduğu inanç sistemi ise doğal inanç biçiminden uzak olduğu gibi biçimleri de birbirlerine çok benzer. Her ikisi de ellerindeki sınırlı kaynak ile inançlarını desteklemeye çalışır. Ateizmin elinde dinlere kıyasla çok daha fazla malzeme olabilir, ancak tüm bunlar böyle katı bir sınır çizebilmek için yine yetersizdir. Nasıl tüm evrenleri yaratan bir varlığı tek bir kitap üzerinden doğrulayamazsak, henüz dünyanın dışına çıkamıyorken, evrenin %95'ini bilmiyorken(ki sayısız evren olabilir dışarıda), bir yaratıcı tanrının olmadığını da doğrulayamayız.
En azından sahip olduğumuz evreni bilseydik, bu evren özelinde kesin bir yargıya ulaşabilirdik. Bir tanrının(olsa bile), içinde bulunduğumuz evrenin içinde olup olmadığı hakkında yüksek doğruluk içeren bilgilere sahip olabilirdik. Yani tüm bu sebeplerden, bu konuda kesin bir yargıya sahip olmak her şeyden önce bilimsel mantığa uygun değildir. Ateizmin barındırdığı inanç mekaniği de, bu özellikleri sebebiyle muhalif olduğu dinlerin inanç mekaniklerine çok benzer. Aynı sebeplerden, sağlam gerekçelerle, Ateizm’in de bir tür din olduğunu iddia edebiliriz.
Peki ne yapmak lazım?
Bu konuda iki koşulda bir şey yapılabilir. İlkincisi; “bir tanrının olup olmadığına kesin olarak inanmak zorunda değilsiniz”. Yani böyle bir kural yok. Neden kendimizi iki taraftan birisine atmak zorunda kalalım ki? Burada bir tür Deizm telkini verdiğim de düşünülmesin, deistik düşüncelerin kökü de inançtır çünkü. Alakası yok yani.
İkinci yöntem ise benim benimsediğim yöntem. Elimizdeki sınırlı kaynağa rağmen, elimizdeki bilgi sahibi olduğumuz doğayı, yani evrenin %5'ini ölçebiliriz ve kendimize daha fazla kanıt arayabiliriz. Bu ölçümü de şu şekilde başarabiliriz; tüm evrende, her şey için geçerli olabilecek bir yasa üzerinden bir sabit oluşturup, ardından bu yasaya uymayan bir şeyler arayarak. Bu yasa da determinizm’dir. Her şey deterministik olmalıdır, deterministik olan şey doğaldır, yani sıradandır. Aradığımız üstün varlık ise hem bu yasalarla birlikte yaşayabilmesi, hem de bu yasaları aşan bir takım özellikleri barındırması gerekmektedir. Böyle bir şey bulabilirseniz, elinizde en azından içinde bulunduğunuz bilinebilir evrenler için geçerli olabilecek sağlam bir kanıtınız var demektir. Üstün bir varlık olabilmenin koşulu budur, yani doğanın içinde, doğaya uygun, ama aynı zamanda doğadan aşkın özelliklere sahip olan bir varlık. En aşağıda bu bir üst paragrafta anlattığım ölçümü, ölçümün çıkış noktasını ve ulaştığım sonuçları açıklayan linkleri bırakıyorum.
Benim ulaştığım sonuç yaklaşık şöyle bir şey oldu; Evet, evrende doğaüstü bir varlık vardır ve bu varlık ölçülebilir, kavranabilir, doğrulanabilir ve yanlışlanabilir. Ama bunlara rağmen yine de evreni yaratıp yaratmadığını bilemeyiz. Yani elimizdeki verilere göre, evrende, en azından doğa üstü diyebileceğimiz bir şeylerin var olduğuna inanabiliriz. Çünkü elimizde yeterinde sağlam ve güvenilir veriler var. Ama bu veriler, yaratılış gibi bir konuda kesin bir yargıya ulaşmak için yine yetersiz.
İyi pazarlar.
Düzeltme: Bazı arkadaşların eleştirisi vasıtayla içerikte eksik bir kısım olduğunu fark ettim. Benim uyguladığım ölçüm metodu, tüm bilinen ve bilinmeyen evrenlerin, bu evrenlerde bulanan varlıkların, deterministik yasalara tabi olacağı, tüm doğanın determinist olması gerektiği şeklinde bir inanç barındırıyor.
Bu inancın gerekçeleri çok sağlam, çünkü doğada bu kuralın dışına çıkabilen şeylere erişmek çok zor. Aşağıda verdiğim linklerde yaptığım şey de sadece bu kuralın dışına çıkabilen bir şeyler aramak. Ama başka varlıklar bunu başka şekillerde yapabilir mi? Bilemeyiz.
Her şeye rağmen bu varsayım, doğa tarafından üretilen kanıtlarla yüksek seviyede desteklenmesine rağmen, hala bir inanç. Ancak, dincilerin ve ateistlerin barındırdığı inanca göre, gerçeklik ile arasındaki makas çok daha kısa. Yazının başlarında bahsettiğim doğal inanç sınıfından bir inanç.