Şeytan kimdir?

Serdar Kuş
5 min readJul 10, 2023

Merhaba. Bu yazımda biraz mit yazmak istedim. Şeytan ve Şeytan ile Tanrı arasında girilen iddiadan bahsedeceğim. Bunu mit’i analitik bir düzlemde yorumlamaya çalışacağım. Yani Tanrı ve Şeytan arasındaki kavgayı gerçekmiş gibi kabul edecek, bu vakanın gerçek olması durumunda kavganın sebebinin neler olabileceği ve Şeytan’ın nasıl stratejiler geliştirmiş olabileceği üzerinde duracağım. O yüzden dinlere mesafeli olan arkadaşların da olayın bu boyutunu bu şekilde değerlendirmelerini rica ediyorum. Olayın tarafları ancak bu şekilde ortak bir zemin üzerinde durup tartışma imkanı yakalayabilir çünkü.

Bu içerik şimdilik yeni bir felsefi bakış açısı önermemektedir. Sadece olayları farklı bir perspektiften değerlendireceğim. İçeriği bir edebi metin veya analitik bir mit yorumu olarak düşünebilirsiniz. Kullanacağım yöntem de yanlışlanabilirlik metodolojisi üzerinden ilerleyecek. Yani bu miti doğru kabul ettiğimizde tarafların neleri yapamayacaklarını ayıklayıp en son yapabileceklerine ulaşacağız ve bu sayede gerçek kimliklerini açığa çıkaracağız.

Bu yazının içeriği Reddit’de gördüğüm aşağıdaki fotoğrafla başladı. Yazar bir de soru sormuştu, bende altına bir cevap yazdım.

Sorulan soru:

İnsan kurban etmenin sonu için aydınlanmacı bir anlatı mı, yoksa klasik bir anlayışın modern (kendi dönemine göre) yorumlanması mı?

Verdiğim cevap:

Her ikisi de. Aydınlanmacı bir anlatı çünkü eylem insan kurban etme gibi evrensel bir kötücül faaliyetin kaldırılmasına hizmet ediyor. Ama aynı zamanda değil, çünkü bunu yapma biçimiyle yine klasik anlayışın dışına çıkamıyor.

Ancak bu mekanik de bir zorunluluk. Tıpkı vicdanı olmayan bir katilin hapisten korktuğu için cinayet işlemekten vazgeçmesi örneği gibi. Çünkü eylemin kendisinin başka türlü önüne geçme seçeneği yoktur. Anlayış klasiktir, ama çıktı aydınlanmacıdır.

Kurban meselesine yine değineceğim, ama şimdi ana konuya gelelim. Önce kutsal kitaplarda yazılı olan bir hikayeyi kısaca hatırlayalım:

Tanrı insanı yaratmıştır ve Şeytandan yeni yarattığı insana secde etmesini istemiştir. Şeytan insanın kendisinden aşağı bir varlık olduğunu dile getirip buna karşı çıkmıştır ve bu emri yerine getirmemiştir. Tanrıdan da yarattığı şeyin(yani insanın) kendisinden aşağı bir varlık olduğunu kanıtlayabilmesi için kıyamet gününe kadar süre istemiştir. Tanrı bu meydan okumayı kabul etmiştir.

Tanrısal yaratımın ispatı

Peki bir tanrı, bir tanrısal varlık nasıl bir şey yaratabilirse bu varlık gerçekten üstündür? Bir üstteki paragrafta tanrı hangi gerekçelerle yarattığı bir varlığa üstünlük vasfını verebilir? Bu üstünlüğün ön koşulları neler olabilir? Şimdi bu sorulara cevap vermeye çalışacağım. Bunun için teknoloji ve yapay zeka ve varlık felsefeleri üzerinden örneklemeler yapacağım, konuyu Tanrı’nın perspektifinden incelemeye çalışacağım.

Şayet kendimizi bir Tanrı olarak kabul edersek, yaratacağımız üstün varlık bir öz farkındalığa sahip olmalı, bir özerkliği olmalıdır. Bunun için bir robot tasarlıyor olalım. Tasarladığımız robot şayet tam olarak bizim beklediğimiz gibi davranıyorsa, yani ne düşünmesini istiyorsak öyle düşünüyor, nasıl hareket etmesini istiyorsak öyle hareket ediyorsa, bu robotun esasen, gaza bastığınız zaman giden arabadan veya pedalına çevirdiğiniz zaman giden bir bisikletten farkı yoktur. İçeriği ne kadar kompleks olursa olsun, basittir, üstün bir varlık olamaz.

Ancak yarattığımız robot kendisinden beklemediğimiz şekillerde davranıp buna rağmen hayatta kalabiliyorsa, işte o üstün bir varlıktır, tanrısalın sanatkarlığının ispatıdır. Bu üstün vasıfları sebebiyle yarattığımız robotun kendi öz farkındalığı da vardır.

Konuyu bir örnekle zenginleştirelim; İnsana benzeyen robotlar yaptık diyelim. Ancak bunlar tamamiyle biz nasıl programlamış isek öyle çalışıyor. Bulaşık yıkamak için böyle bir robot yaptığımızı düşünelim. İşi sadece bulaşık yıkamak, başka hiçbir iş yapmıyor.

Şimdi bir robot daha yapalım. Bundan yapacağı işi kendisinin bulmasını istiyoruz. Ancak bunun için herhangi bir yönerge bir kod yazmadık. Bu robotun bu yeteneği kazanabilmesi için ilk yapması gereken şey, bizim komutlarımızın dışına çıkabilmesi yeteneğidir(kurban kesme testi). Ama bu da yetmez, robot hala düzgün çalışmalı bozulmamalıdır. Bizim komutlarımızın dışına çıkma sebebi bir arıza olmamalıdır, özerkliği sebebiyle olmalıdır. Bunu yaptık ve başardık diyelim. Bu robot bulaşık yıkıyor, yerleri süpürüyor, ara sıra da dışarı çıkıp hava alıyor kafasına göre.

Şimdi iki robot arasında bir kıyas yapacak olursak, hangisi diğerinden dramatik olarak üstündür sizce? İşte bu süreç tanrısal yaratım sürecinde de aynı olmak zorundadır. Tanrısalın yaratabileceği en büyük yaratım, kendi özerkliğine sahip olan bir varlık olabilir. Bu yüzden tanrı şayet insanın gerçekten üstün bir varlık olduğunu iddia ediyorsa insan temel olarak özerk olabilme yeteneği taşımak zorundadır.

Tanrı yukarıda bahsettiğim ilk sınıf robot örneğinde olduğu gibi bir tercih de yapamaz, yani insanı tamamen otomatik nasıl kodlandıysa öyle çalışan bir varlık olarak yaratmayı tercih edemez. Çünkü bu robotları bizler de yaratıyoruz, yaratabiliriz. Tanrının yaratımı, tanrısal sanat, tanrısal zanaat vasıflarıyla birlikte gelmek zorundadır. Tanrı yarattığından daha yetenekli olmak zorundadır.

İnsanın üstünlüğünün ispatı

Şimdi tekrar yukarıda değindiğimiz kurban mitine dönelim. Bir tanrının yarattığı üstün varlık, üstünlüğünü ancak yukarıdaki süreçlerden test edilir ve bu aşamalardan geçerse kazanabilir. İbrahim peygambere verilen oğlunu kurban etmesi emri bu yüzden çok önemli. Şayet İbrahim peygamber Tanrının buyruğuna rağmen bu emri yerine getirmeyi reddetseydi, bir üst başlıkta anlattığım testi başarıyla geçmiş olacaktı. Testi geçemedi, ancak Tanrı bu başarısızlığına rağmen yarattığı şeyden umudunu kesmedi ve kurbanlık koç getirdi. Bu seferlik test başarısız olmuştu.

Yine bir üst başlık altında tanrısal zanaatin ispatının ön koşullarından bahsettim, tanrısal işin sahip olması gereken özelliklerden bahsederken araba ve bisiklet analojisini kullandım. Şimdi Şeytan’ın Tanrı ile arasındaki meydan okumaya geri dönelim.

Şeytan insanın kendisinden daha aşağıda bir varlık olduğunu iddia etmektedir. Şeytanın iddiasını ispatlayabilmek için yapması gereken tek şey, insanların özerkliğini elinden almaktır. İnsanları gazına basınca giden bir araba, pedalına basınca giden bir bisiklet basitliğine indirmektir. Şeytan bunu yaparsa başarılı olacaktır, Tanrı ile arasındaki iddiayı kazanacaktır.

Şimdi Şeytan bunu nasıl yapabilir diye düşünelim. İnsanlar ne yaparsa bu basitliğe iner ve üstün vasıflarını kaybeder diye düşünelim.

Şayet Şeytan, insanların sorgulama yeteneğini ellerinden alabilirse, insanın vasıfları yukarıda verdiğim gazına basınca giden araba, pedalına basınca giden bisiklet seviyesine inecek, birilerinin idare edip yönettiği, gazına basıp ilerlettiği kompleks ama basit bir makine haline gelecektir. Şeytan üstüne üstlük bir de bunu Tanrının kendisini kullanarak yaparsa, hem Tanrıya yarattığı insanlar üzerinden küçük düşürücü ağır bir hakarette bulunmuş olacak, hem de Tanrı ile aralarında olan meydan okumayı kesin olarak kazanacaktır. Bence Şeytanın şanına yakışan bir plan.

Şimdi, Şeytan sizce kim, kimler? Şeytani faaliyetler dünyada nasıl tezahür edebilir?

Toparlayacak olursak, yukarıda anlattığım rasyonel sebepler nedeniyle, şayet Allah varsa ve Şeytan ile arasındaki çatışma gerçekten gerçekse; Allah sizin bildiğiniz gibi, öfkeli sinirli, cezalandırıcı bir karaktere sahip olamaz. Bu bildikleriniz ancak Şeytan’ın size anlattığı Allah olabilir.

Güncelleme: Bu yazının devamı niteliğinde olan içerik.

--

--