Ütopya ve Devlet

Serdar Kuş
4 min readJan 7, 2023

--

Merhaba. Bu yazımda Thomas More’un ünlü eseri Ütopya ve Platon’un Devlet isimli eserinde bahsettiği, bugün bizim Platoncu Devletçilik olarak isimlendirebileceğimiz teorileri karşılaştırmak istedim.

Bu kıyası yapmanın en önemli gerekçesiyse; Devlet’in monarşi gibi, Ütopya’nın ise Sosyalizm gibi modellerle pratik olarak kendisini kanıtlamış topluluk yönetimi felsefeleri olmalarıdır.

Platon bir çoğumuzun bildiği bir antik çağ filozofudur. Thomas More ise 1700'lü yıllarda yaşamış bir idealist. Kişisel olarak More’a karşı uzun yıllar bir önyargının etkisindeydim. Bunun sebebi de absürt olabilecek ölüm hikayesiydi. Bu şekilde ölen bir insan ne kadar derinlikli olabilir ki diye düşünerek fikirlerini önemsememiş, hatta kendimce aşka muhalefet ettiğini düşündüğüm için kendisini de pek sevmemiştim. Sonuç olarak kitaplarını okumak için pek hevesli değildim.

Ancak biraz tesadüfi olabilecek şekilde bir iki Ütopya eleştirisi okuyunca bu önyargımdan kuşkulanmaya başladım. Ardından yazarın biyografisini ve Ütopya’yı da okuyunca fikrim tamamen değişti ve bana saçma bir hikayeymiş gibi gelen ölüm hikayesini de anlayabildim. Ama bu içerikte bu meseleye değinmeyeceğim. Biraz daha kitap okuduktan sonra More’un barındırdığı çelişkiler ve sebepleri hakkında bir içerik daha hazırlayacağım. Bence çelişkilerin ana sebebi More’un yakasını bırakmayan dindarlığının bilinçaltında oluşturduğu otorite. Konunun psikanalitik bakış açısıyla incelenmesi gerekiyor. Özellikle sık sık giydiği bedenini kanatan sert kıllardan yapılmış elbisesi çok önemli bir ipucu.

Şimdi en başta bahsettiğim kıyaslamalara başlıyorum. Kısa kısa Platon ve More’un teorilerinde bahsedilen kurumsal yapıların özelliklerinden bahsedeceğim, başlık sonlarında da kendi yorumumu yapacağım.

Devletin kurulması.

Hem Platon’un devletinde hem Ütopya’da devlet bir kral tarafından kurulur. More her ne kadar bir sosyalizm teorisyoni olarak anılsa ve Ütopyasında pek çok sosyalist öge barındırsa da burada Platon ile aynı saftadır.

Ben burada iki tarafın ortasında duruyorum. Bana göre ne tek başına bir otorite ideal devleti kurabilir, ne de kitlelerin geliştirdiği bilinç. İki taraf iş birliği yapmak zorundadır.

Evlilik

Platon evlilik meselesinde oldukça materyalisttir. Evliliklerin en önemli kurumsal amacı sağlıklı insanların birlikteliğinden sağlıklı insanlar meydana getirmektir. Evlilik dışı birlikteliklerin şayet ortada çocuk yoksa bir önemi yoktur. Platoncu kurumsal evlilik en yakın haliyle Hitler dönemindeki Nazi Almanyası tarafından uygulanmıştır(üreme çiftlikleri). Ütopya’daki evlilik kurumu ise çok daha moderndir ve tek eşlilik esastır. Aldatmanın çok ağır cezaları vardır ve ayrılmak oldukça zordur.

Yine iki tarafında da aşırıya kaçtığını düşünüyorum. Bence günümüzde modern toplumların geliştirmiş olduğu evlilik kurumları oldukça ideal.

Zanaat

Platon’un devleti ve More’un Ütopyası bu konuda birbirlerine yaklaşır. Ancak platon çok daha serttir. Bir insan ya işçi(köle) doğar, ya asker doğar, veya yönetici doğar. Ancak içinde doğduğu grubun işini yapabilir. Ütopya’da devlet gibi sert kast sistemleri yoktur ve herkes eşittir. Yani bu yönüyle Platon’un devletiyle aralarında baya bir mesafe vardır. Ancak Ütopya’da herkes sadece tek bir iş yapabilir ve buna göre eğitilir. Başka işler yapması yasaktır. Bu özelliği sebebiyle Platon’un devletine benzer.

Platon’u zaten eliyorum, ama More bu konuda biraz daha yumuşak olabilseydi aynı fikirde olabilirdim. Örneğin farklı işler yapmak isteyen insanların eğitilip uygunluk yakalayınca o işte çalışmasına imkan tanıyabilseydi güzel olurdu. İnsanın ömür boyu aynı işi yapmaya zorlanması taraftarı olduğum bir görüş değil.

Bilim

Devlet’de bilimin önemi vurgulanır, ancak bilim yapma işi yine ayrıcalıklı sınıfların tekelindedir. Ütopya’da ise bu kural daha gevşektir, ancak yine de olması gereken öneme sahip değildir. Komşu ülkelerin geliştirdikleri bilimsel faaliyetlere oldukça önem verilir, bu geliştirmeler kopyalanır ve uygulanır. Ancak bilimsel faaliyetlerde bulunmak isteyen bir Ütopyalı sabah herkesten birkaç saat erken kalkmalı ve diğerleri mesaisine başlayıncaya kadar bilimsel faaliyetlerini icra etmelidir. Bilimsel faaliyetler tarımsal faaliyetlerden üstün veya denk değildir.

Bence bilimsel araştırma geliştirme faaliyetleri en fazla önem verilmesi gereken konuların başında geliyor ve özellikle konusuyla ilgili başarılı insanların çocukluğundan tespit edilip yetiştirilmesi gerekiyor. Bu insanlara da hak ettikleri toplumsal ayrıcalığın verilmesi gerekiyor. Bir toplumun ayrıcalıklı bir sınıfı olacaksa bu ancak bilim insanları olabilir.

Bilim insanlarının eğitimi de felsefeyle birlikte karma bir eğitim modeli olmalıdır. Yani iyi bir bilim insanı ayrıca iyi bir filozof olmalıdır. Bilim ve Felsefe âşık bir çift gibidir, birisi yoksa diğeri eksiktir. Böyle olmazsa şayet, Nobel ödülüne sahip olacak kadar başarılı olduğu halde nükleer teknoloji savunucusu bilim insanları çıkabilir.

Para

Platon’un devleti ağır kapitalisttir ve köle ticaretinin önemli bir ağırlığı vardır. Ütopya ise sosyalisttir, altına paraya değer verilmez. Altın takılar takanlara gülünüp aşağılanır. Ütopya da para üzerinde geçen diyaloglar oldukça başarılıdır. Sosyalistler için bu kadar önemli bir kaynak olması hiç tesadüfi değil.

Yine her iki tarafın ortasında duruyorum, ancak bu bir tür liberalizm olarak da algılanmasın. Modern Anarşizm teorisinde de bu konuya detaylı bir şekilde değiniyorum.

Suç

Platon’un Devletin’de cezalar yaşanılan devrin standartlarına oldukça yakındır. Ancak More’un Üyopyasında bu böyle değildir. İdam yasaktır ve tam anlamıyla bir inanç özgürlüğü vardır, ki bu özellikleriyle More’un yaşadığı İngiltere dönemiyle oldukça farklıdır. Ancak More’un dindarlığının etkisi olsa gerek, Ütopya’da dinsizlik bir idam suçudur.

Her iki filozofun teorisini okurken katılmadığım ancak çözümün ne olabileceği konusunda net olmadığım meseleler vardı. Bunlar ağır iflah olmaz suçlular. Her iki filozofun teorisinde de idam cezaları var. Ben de başlarda idam cezasının gerekli olduğunu düşünsem de bu fikrim sonradan değişti. Çünkü iflah olmaz bir suçlular bence suçlu değildir, sadece doğaları böyledir. Evrim onlar üzerinde başarısız olmuştur ve bunun için birisini öldürmek adil değildir. Evrim herkesin üzerinde aynı şekilde tezahür etmiş olsaydı adına evrim denmezdi zaten. Bulduğum çözüm yakın zamanda olgunlaştı diyebilirim. İleriki dönemlerde bir içerikte sadece bu meselenin nedenselliğini daha detaylı işleyeceğim, şimdilik burada bırakıyorum ve olması gereken çözüme geçiyorum.

Bence bu insanların kendi halinde yaşayabileceği bir alan bir tür açık hava hapishanesi en iyi çözüm. Örnek olarak büyük olabilecek bir adaya bırakılmalıdır bu insanlar, orada ne yaparlarsa yapsınlar. İster birbirlerini öldürsünler, isterlerse bir arada yaşasınlar.

Bu mekanik aynı zamanda bir tür zorunluluktur. Çünkü her ne kadar mükemmel bir anayasa, mükemmel bir devlet yaratılmış olsa dahi bir karşı kuvvet oluşacaktır. Bu kuvvet de bastırılmaya çalışılarak yok edilemez, bu sadece o gücün depolanmasına hizmet eder. Bu kuvvet nesiller boyu birikir birikir ve bir gün toplumu devleti tehdit etmeye başlar. Bu her durumda böyledir. Bir alternatif yaratılmalıdır ve bu alternatif de erişilebilir olmalıdır. Bu karşı kuvvet ancak bu şekilde sönümlenebilir.

Bir yazının daha sonuna geldik. Herkese iyi bir hafta sonları!

--

--

Serdar Kuş
Serdar Kuş

Written by Serdar Kuş

Herkes herkesten sorumludur. Olmalıdır!

No responses yet